Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından 'Atatürk'e Çıkan Yollar' adlı sunum gerçekleştirildi.

Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından Ticaret Odası Konferans Salonu’nda Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak ve onun düşünsel mirasını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla ‘Atatürk’e Çıkan Yollar’ adlı sunum gerçekleştirildi.

Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu Şube Başkanı Serkan Karayılan; “Değerli Üyelerimiz, Kıymetli Dostlar, saygıdeğer katılımcılar, Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, devrimlerini ve düşüncelerini daha iyi anlamak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizler için hem bir sorumluluk hem de Atamıza olan bağlılığımızın ifadesidir. Ülkemizin zor zamanlardan geçtiği bugünlerde, Atatürk’ün akıl ve bilim ışığında çizdiği yolda yürümek, çağdaş, laik ve demokratik bir Türkiye idealine sahip çıkmak her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır. İşte tam da bu sebeple Burada bulunmanız, ortak sesimize yankı kazandırmanız ve dayanışmamızı güçlendirmeniz açısından son derece kıymetlidir.  Duyarlılığınız ve katılımınız için Derneğimiz adına her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor;  sizleri saygıyla selamlıyorum. Sunumunu yapmak üzere değerli kardeşim AV. Mertcan Karacan ile sizleri baş başa bırakıyorum” dedi.

Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

‘Ölümü Ne Kadar Bekliyorlarsa, Vatanı Da O Kadar Bekliyorlar’

Çanakkale Savaşını ele alarak konuşan Araştırmacı Yazar Av. Mertcan Karacan; “  Önce Çanakkale Savaşı’na gitmek istiyorum. Yıl 1915. Çanakkale Savaşı’ndayız. Bakın, hâlâ bizlere bakıyorlar. Yani aslında ölümü ne kadar bekliyorlarsa, vatanı da o kadar bekliyorlar. Vatanı ne kadar bekliyorlarsa, ölümü de o kadar bekliyorlar. Hepsi öleceğinden emin. Tüfeklerini çatmışlar, Yedi Düvel’e karşı, Çanakkale’de, Boğaz’ın kenarında düşmanla savaşıyorlar. Tam o anda tarih sahnesine kim çıkıyor? Mustafa Kemal Paşa. Onun engin coğrafya bilgisi ve savaş stratejileriyle Boğaz düşmana adeta dar ediliyor. Tabii, burada sizlere bütün bir Çanakkale Savaşı’nı anlatmayacağım. O savaşı hepimiz yüreğimizde yaşadık, öğrendik; her yıl 18 Mart’ta andık. Seyit Onbaşı’yı, barut ve kan kokusunu, on binlerce, yüz binlerce şehidimizi. Fakat ben sizlere bir askerimizin öyküsünü, onun buraya kadar uzanan acıklı hikâyesini anlatmak istiyorum. Bu askerimiz Erzincanlı. Erzincan’dan yola çıkıyor, diğer evlatlar gibi Çanakkale’ye gidiyor ve çok geçmeden şehit düşüyor. Geride Gülbeyaz adında bir kız çocuğu bırakıyor. Erzincan’daki bir köyde. Aile iyice yoksullaşıyor. Gülbeyaz, akrabalarının yanında kalmaya başlıyor ve tarlada, bağda, bahçede onlara yardım ediyor. Köy, ulaşımı olmayan bir yerde. Tesadüfen bir gün bir kamyonun yolu bu köye düşüyor. Şoförünün adı Hüseyin. Ama arkadaşları ona "Süslü Hüseyin" diyor. Çünkü üzerinden takım elbisesini hiç çıkarmıyor” diye konuştu.

‘Çanakkale’ye Gittiğimizde Müzede Gördüğümüz Her Eşyada Onun Emeği Var’

Şair Cemal Süreyya hakkında konuşan Araştırmacı Yazar Av. Mertcan Karacan; “ Bir gün Gülbeyaz tarlada çalışırken Süslü Hüseyin onu görüyor ve gönlünü kaptırıyor. Artık, hiç yol gitmeyen bir köyde bir kamyon şoförü var. Gün aşırı köye, Gülbeyaz’ı görmeye geliyor. Gülbeyaz da zamanla ona gönlünü kaptırıyor. Aile ise, "Bizde kamyon şoförüne verilecek kız yok" diyerek karşı çıkıyor. Bunun üzerine ikili kaçarak evleniyor. Mutlu bir evlilikleri oluyor. 4 çocukları oluyor. İkisi kız, ikisi erkek. Ancak erkek çocuklardan biri küçük yaşta hastalıktan vefat ediyor. Diğer oğulları, yani Çanakkale'de şehit düşen askerimizin torunu büyüyor, okuyor ve Mülkiye’yi kazanıyor. O dönemde üniversite kazanmak çok zorken o, Mülkiye’yi bitiriyor ve devlette maliye müfettişi oluyor.1965 yılına geliyoruz. Çanakkale Zaferi’nin 50’cni yıl dönümü. Genç müfettişe görev yeri olarak Çanakkale veriliyor. Görevi, Defterdarlığın maliye raporlarını incelemek. Gidiyor Çanakkale’ye, dedesinin şehit düştüğü topraklara. Ona bir otel ayarlanıyor. Gündüz işe gidiyor, akşam otele dönüyor. Bir gün otelin lobisinde bir kalabalıkla karşılaşıyor. Ne var orada? Bir grup hurda tüccarı. Ellerinde o döneme ait toplar, tüfekler. Bunlar ihaleyle satışa çıkarılmış. Planları, bu tarihi silahları eritip masa-sandalye bacağı yapmak. Eğer o ihale gerçekleşseydi, bugün Çanakkale’de bir müze kalmayacaktı. Ama bu durumu öğrenen genç müfettişin yüreği sızlıyor. Dedesinin hatırası aklına geliyor. Maliye raporlarını bir kenara bırakıyor, 2 ay boyunca bu ihaleye karşı mücadele veriyor. Tehditler alıyor, ama pes etmiyor. Sonunda ihaleyi durdurmayı başarıyor. Bugün biz Çanakkale’ye gittiğimizde müzede gördüğümüz her eşyada onun emeği var. Kim mi bu kişi? Gülbeyaz ile Süslü Hüseyin’in oğlu. Çanakkale’de şehit düşen o askerin torunu. Maliye müfettişi Cemalettin Seber. Ama siz onu kitaplarından Cemal Süreyya olarak tanırsınız. Cemal Süreyya, 1965 yılında Çanakkale’de o tarihi eşyalara sahip çıkan tek kişidir. Aynı Cemal Süreyya'ya 1961 yılında "Yakında müfettiş olacaksın, seni eğitime Paris’e gönderiyoruz" derler. Paris’e gider. Orada, Seine Nehri’nin kenarında bir gece otururken bir şiir yazar. Ama şiirin adı Paris değil, Kars olur. Paris’i seyrederek yazdığı şiirde, Kars’taki çocukların gözleri vardır. Kars’ta türkü söyleyen kızaklı çocuklar.Bir yıl sonra, 1962’de gerçekten de Kars’a gider. Orada da bir şiir yazar. Ama sonra dönüp bakar ki, Kars’a gitmeden önce yazdığı şiir çok daha güzeldir” ifadelerine yer verdi.

Araştırmacı Yazar Av. Mertcan Karacan’nın sunumu ile devam etti. Program sonrası Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından kendisine plaket taktim edildi.

Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

Atatürk'e Çıkan Yollar Konuşuldu

Bakmadan Geçme