Türk Ocakları'ndan Kapsamlı Etkinlik Çağrısı
Türk Ocakları Derneği Kastamonu Şube Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, Atatürk'ün Kastamonu'ya Gelişi, Şapka ve Kıyafet İnkılâbı'nın 99'uncu yıldönümü münasebetiyle açıklamalarda bulundu.
Türk Ocakları Derneği Şube Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz açıklamasında; “Millî Mücadele Dönemi'nde Kastamonu işgale uğramamış olmasına rağmen özellikle Batı Cephesi'nin ihtiyaç duyduğu askeri malzemenin, lojistiğin sağlanması ve Ankara Hükümeti'nin dünyaya açılan bir kapısı konumunda olmuştur. Kastamonu, 1919-1922 yılları arasında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasından itibaren hem maddî hem de manevî anlamda önemli bir merkez olmuştur. İstiklâl Harbi'nde cephede ve cephe gerisinde büyük katkı ve fedakarlığı ile bilinen Kastamonulular için Gazi Mustafa Kemal Paşa ‘munis' sözcüğünü kullanarak iltifatta bulunmuştur. İstiklâl Savaşı süresince İnebolu-Kastamonu-Ankara hattının bir anda çok önem kazanıp adeta bir hayat damarı haline gelmesi güvenli oluşunun dışında coğrafi olarak elverişli bir güzergâh oluşuydu. İnebolu, Ankara için denize açılan en yakın ve en güvenli pencere idi. İstanbul'dan Ankara'ya istiklâl mücadelesine katılmak için harekete geçen çok önemli devlet erkânı ve aydınların büyük kısmı, İnebolu yolunu tercih etmişlerdi. İstiklal Savaşı'nda yararlılıklar gösteren Kastamonululara Atatürk birkaç defa Kastamonu'ya gelme niyetini ifade etmiştir. Atatürk'ün iki defa davet edilmesi ve 1925 yılında Kastamonu gezisi ile başlatılan şapka ve kıyafet inkılâbı sonucunda başlayan kutlama törenleri Kastamonulular tarafından Gazi Paşa'nın gezisi, şapka ve kıyafet inkılâbı etkinlikleriyle zaman içerisinde geleneksel hale getirilmiştir” dedi.
Şapka Ve Kıyafet İnkılabı Niçin Önemlidir?
Şapka ve Kıyafet İnkılabı'nın önemine değinen Yılmaz; “Osmanlı Devleti döneminde yaklaşık son bir asırdır çeşitli alanlarda yapılan bir takım yenilik ve ıslahat çabaları, modernleşme yolunda atılan ilk adımlar olarak sayılsa bile, Cumhuriyet idaresinde yapılan köklü değişiklikler daha geniş olarak ve kurumsal yapının dışında halka doğru yönelmesi bakımından temelde ayrılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Cumhuriyet idaresinde yapılan inkılap hareketlerinde, eski kurum, kanun ve belirli simgelerin yerine yenilerini koyma ve bu yolla çağdaşlaşma süreci halifeliğin kaldırılması, dini eğitim ve yargı alanında yapılan inkılaplarla tamamlanmış olmuyordu. Toplumsal alana daha çabuk inebilecek ve sosyal yapıda meydana getirilecek değişiklikler ile bir zihniyet inkılabının gerçekleştirilmesi amaç edinilmişti. Saltanattan millet rejimine geçiş sürecinde birbirine koşut ve aynı amaca yönelik düzenlemeler yapılmış ve bu düzenlemeler hukuk alanındaki inkılaplarla desteklenmiştir. Şapka kanununun çıkarılması, memurların kılık kıyafeti ile ilgili kuralların konulması, tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması ve türbedarlıklarla birtakım unvanların yasaklanıp, kaldırılması etnik, dinî ve hatta mezhepler arasındaki ayrımları ortadan kaldırmak için bir bütüncül yapı içerisinde Türk vatandaşlığını, Türk milletini tanımlamak ve kanun önünde eşitlik kavramını ortaya koymak bakımından önemlidir. Örneğin, doğal olarak farklı okullarda, farklı usullerle, farklı dünya görüşleri ile yetişecek olan insan tipleri milleti, bütün kültür unsurları ile bir bütün olan ve olması gereken milleti zedeleyecekti. Tevhid-i Tedrisat Kanunu bunun için gerekmiştir. Aynı şekilde Osmanlıdan kalma bir giyinme tarzında ön plana çıkan etnik ve dinî semboller haline gelen kıyafetlerin homojen bir yapı içerisinde ayrımcılığa yol açmaması için kaldırılması da zorunlu hale gelmiştir. Muhtemelen Sultan II. Mahmut da memurlara fes ve yeni bir kıyafeti ikamede devlet memurlarının tebaayı istikbal ederken eşit bir görünüşte olması ihtiyacından hareket etmişti. Bütün bunların altında modern dünyaya Türkün medenî olduğunu göstermek ve bazı sembolik görünen düzenlemelerle düşünce alanında topyekûn bir inkılabı gerçekleştirmek arzusunun yattığı anlaşılmaktadır. Giyim-kuşam alanında yapılan inkılâplarla ilgili olarak olumlu bir hava yaratmak, önceden halka tanıtıp mal etmek düşüncesi ile gerçekleştirilen Atatürk'ün Kastamonu seyahati olumlu sonuçlar vermiştir. Nitekim Şapka İktizası hakkında 671 sayılı kanunun çıkarılmasına kadar (25 Kasım 1925) üç aya yakın bir süre geçmiştir. Bu süre boyunca, büyük şehirlerdeki memurlardan başlayarak okur-yazar grupları arasında şapka yaygınlaşmıştır. Yasa yapılmadan önce olumlu bir hava yaratmak, hiç değilse aydınların giyim alışkanlıklarında fiili değişiklikler meydana getirmek çabalarına girişilmesi istenilen sonuçları vermiştir. Atatürk; yapmış olduğu diğer inkılaplarda olduğu gibi, kılık-kıyafet alanında gerçekleştirdiği inkılap hareketinde de önceden bir fikre sahipti. Bütün inkılaplarda olduğu gibi ulaşmak istediği, toplumu ulaştırmak istediği amaca erişebilmek için gerekli şartları ve zamanı Atatürk'ün dikkatle değerlendirdiği bir gerçektir. Örneğin 1920 tarihinde Meclisin ilk döneminde iki milletvekili tarafından fesin kaldırılıp yerine kalpak giyilmesi hakkında bir takrir verilmiş fakat zamanı olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir” ifadelerini kullandı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Kastamonu Gezi Programı
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kastamonu gezisi hakkında açıklamada bulunan Yılmaz; “Atatürk'ün Kastamonu gezisi 23 Ağustos 1925 ile 1 Eylül 1925 tarihleri arasını kapsamaktadır. Gezi programı başlıklar halinde kısaca şu şekildedir: Atatürk, 22 Ağustos 1925 akşamı saat 18.00'da Başvekil İsmet Paşa'yı ziyaret etmiş ve yarım saat kadar görüşme devam etmiştir. Daha sonra dönemin Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Paşa'yı ziyaret etmiş ve Çankaya'ya dönmüştür. Atatürk Ankara'dan sabah erken saatte ayrılmış ve herhangi bir uğurlama merasimi yapılmasını istememiştir. Sadece Çankırıkapı'dan geçerken bir kıta piyade ve jandarma müfrezesi tarafından selâmlanmıştır. 23 Ağustos 1925 Pazar (Ankara-Çankırı-Kastamonu): Sabah Çankaya Köşkünden ayrılması, saat 12.00'de Çankırı'ya gelmeleri, öğleden sonra İnköy'de Ilgazlılar tarafından karşılanması. Mustafa Kemalin, Kastamonu il sınırı olan Ilgaz-Derbent'te Kastamonulular tarafından görkemli bir surette karşılanarak akşamüzeri saat yedide Kastamonu'ya gelmeleri. Mustafa Kemal'in Kastamonu'ya gelmeleri İçişleri Bakanı tarafından Başbakanlığa şu yazı ile bildirilmiştir: ‘Çankırı hududunda mutantan bir surette istikbal edilen Reis-i Cumhur Hazretlerinin dün öğleden sonra saat yedide Kastamonu'ya muvasalat ve esbâb-ı istirahatlarının her vechle temin edilmiş olmasından dolayı fevkalâde izhâr-ı memnuniyet buyurmuş oldukları Kastamonu Vilâyetinin iş'ârına atfen ma'ruzdur. Dâhiliye Vekili.' 24 Ağustos 1925 sabahı Mustafa Kemal, mareşal üniformasını giymiş, göğsüne İstiklal Madalyası'nı takmıştı. Önce, Askeri Kışla'ya giderek buradaki birliği denetledi. Bu sırada koğuşlardan birinde: ‘Bir Türk on düşmana bedeldir' yazılı bir levha görmüştü. Subaylardan birine, yazıyı göstererek: Öyle mi? diye sordu. ‘Evet Paşam' cevabı üzerine Mustafa Kemal: ‘Hayır, bence öyle değildir. Bir Türk Dünya'ya bedeldir', diye karşılık verdi. 25 Ağustos 1925 Salı günü Kastamonu'dan İnebolu'ya hareketi. Saat 11.00'de Kastamonu'dan ayrılması, öğleden sonra Ecevit Köyünde üç saat dinlendikten sonra akşamüzeri saat yedide İnebolu ilçesine heyetin gelmesi. Ecevit'te çam kokuları arasında güneşli bir havada yemek yenilmiş, burada Atatürk yanında bulunanlara ‘Ne iyi ettik de bu seyahate çıktık' diyerek memnuniyetini paylaşmıştır. Yine İçişleri Bakanı da Kastamonu Valiliği'nden alınan bilgiye dayanarak 26 Ağustos 1925 tarihinde Başbakanlığa gezinin seyrine ilişkin şu açıklamayı yapmıştır: ‘Reis-i Cumhur Hazretlerinin dün (25/8/341) Kastamonu'dan hareketle Ecevit'te üç saat tevakkuf ve istirahatten sonra akşam üzeri İnebolu'ya teşrif buyurdukları ve avdetlerinde Ecevit'te bir gece kalarak Kastamonu'ya muvasalat ve buradan da Daday ve Taşköprü kazalarını ziyaretle avdet buyurmaları makul bulunduğu Kastamonu Vilayetinin iş'ârına atfen arz olunur efendim. 26/8/341, Dahiliye Vekili.' 26 Ağustos 1925 Çarşamba günü İnebolu Belediye Binasında, Hükümet Binası ziyareti ve çarşı içerisinde gezinti. 27 Ağustos 1925 Perşembe günü İnebolu Türk Ocağı'nda tarihi şapka nutku ve akabinde kayıkla gezinti. 28 Ağustos 1925 Cuma günü İnebolu'dan Kastamonu'ya hareketi. Saat 10.00'da İnebolu'dan ayrılması, Küre'de, Devrekâni'de, Saat 18.30'da Kastamonu'da. 29 Ağustos 1925 Cumartesi günü Kastamonu'dan Taşköprü'ye gitmesi. Saat 14.30'da Taşköprü'de, Hükümet Konağında, Askerlik Şubesinde, saat 19.00'da Kastamonu'ya dönüşü. 30 Ağustos 1925 Pazar günü Kastamonu'dan Daday'a gitmesi. Saat 12.00'da Kışla'da onuruna verilen yemeğe katılmış, saat 14.00'da Daday'a hareket etmiş, Belediye Binası ziyareti sonunda saat 17.00'da Kastamonu'ya dönmüştür. Dönüşte şimdi müze binası olan Cumhuriyet Halk Fırkası'nda tarihi Kastamonu konuşmasını yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa Daday dönüşü Kastamonu Türk Ocağı'nı da ziyaret etmiş, burada Ocaklılarla sohbet etmiş ve kahve ikramında bulunulmuştur. Bu ziyaret Açıksöz'de bu ziyaret şu cümlelerle ifade edilmiştir: ‘Paşa Hazretleri Türk Ocağı önünde indi. Ocaklılar kemal-i hürmetle istikbal eylediler. Ocak binası kadın erkek iki yüze yakın Ocaklı ile dolmuştu. Paşa Hazretleri bir kahve içerek azalarla ezcümle hanımlarla musâhabede bulundular. Ve Ocak heyetinden Ocak binası hakkında izahat alarak Ocak azalarına: Bütün Ocaklı kardaşları bir arada görmek fırsatını bana bahşettiğinizden naşi sizlere teşekkür ederim. Ocaklılar halkın pîşvâsı olacaktır' buyurdular. 31 Ağustos 1925 Pazartesi günü Kastamonu'dan Çankırı'ya hareketi. Sabah Kastamonululara veda etmesi, Ilgaz-Derbent'de Çankırılılar tarafından karşılanması, saat 15.30'da İnköy'de, saat 18.30'da Çankırı'da, Hükümet Konağında. 1 Eylül 1925 Salı günü saat 09.30'da Çankırı'dan uğurlanması, Ravlı'da (Akyurt) Ankara heyeti tarafından karşılanması, saat 16.00'da Ulus Meydanında karşılanması ile Atatürk'ün seyahat programı sona ermiştir” dedi.
‘Kavuk Ümmetimiz, Fes Osmanlılığımız, Kalpak İhtilalimiz ve Şapka ise İnkılabımızdır'
Açıklamalarına devam eden Mehmet Serhat Yılmaz; “Atatürk'ün, şapka inkılabı konusunda üç dört aylık bir süre içerisinde bir taraftan şapkayı halka tanıtması, Kastamonu ve İnebolu konuşmalarında kıyafet değişikliğinin gerekçelerini açıklaması inkılabın hazırlığı bakımından önemlidir. Toplumdaki sosyal ve siyasi gerilimleri de dikkate alarak ve kademeli bir uygulama ile kamuoyuna bunun anlatılıp benimsetildiği anlaşılmaktadır. Kastamonu İdadisi öğretmenlerinden İsmail Habib Sevük'ün ifadesine göre, 1923 yılı Nisan ayında Çankaya Köşkünde yedi sekiz kişinin bulunduğu bir mecliste bir kişi Atatürk'e ‘Bir gün başımıza şapka giyebilecek miyiz?' sorusunu yöneltir. Aldığı cevap; ‘Şapkayı önce bahriyelilere giydiririz, onlar halka seyrek göründüklerinden göze batmazlar, sonra ordu giyer, bu askerlik işi olduğu için kimse karışamaz. Onları göre göre münevverler de alışmaya başlar...' şeklindedir. Gerçekten de şapka inkılabı konusunda ilk girişim Donanmada 1925 Mayıs ayında Alman tipli keplerin benimsenmesi olmuştur. Bundan sonra, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Birliği ve daha sonra da Kara Kuvvetleri tarafından vizyerli kep kullanılmaya başlanmıştır. Kastamonu gezisinden üç ay kadar sonra 25 Kasın 1925 tarih ve 671 sayılı ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk Milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının umumi serpuşu şapka olup buna münafî bir itiyadın devamını hükümet men eder' şeklindeki ‘Şapka İktisası Hakkında Kanun' çıkarılmış ve bu inkılapla bağlantılı olarak 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı ‘Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına dair kanun' da yürürlüğe girerek Sevük'ün, ‘Kavuk ümmetimiz, fes Osmanlılığımız, kalpak ihtilalimiz ve şapka ise inkılabımızdır' şeklinde ifade ettiği şapka inkılabı gerçekleştirilmiştir” ifadelerini kullandı.
Şapka ve Kıyafet İnkılâbının 100'üncü Yılı
Mehmet Serhat Yılmaz son olarak; “Günümüzdeki ifadesiyle ‘Atatürk'ün Kastamonu Gezisi, Şapka ve Kıyafet İnkılabı' kutlamaları aşağı yukarı önceki yıllardaki etkinlik takviminin etkisi altında standartlaşarak çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Atatürk'ün ziyaret sırasında gittiği ilçeler de programlara dahil edilmek suretiyle Kastamonu resmi kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve halkın katımlıyla bir yerel millî gün olarak kutlanmaktadır. Bu bağlamda kutlama geleneğinin oluştuğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan saygı ve sevginin kutlama programları yoluyla yaşatıldığı anlaşılmaktadır. Gelecek yıl Atatürk'ün Kastamonu seyahatinin 100'üncü yıldönümüdür. Bu itibarla gelecek sene kapsamlı bir şekilde 100'üncü yıl etkinliklerinin yapılmasını diliyorum. 23 Ağustos tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Kastamonu'ya teşrifleri vesilesiyle yapılan etkinliklerin hayırlı, uğurlu ve başarılı geçmesini temenni ederim. Etkinlikleri düzenleyen tertip komitesine, katılım ve katkı sağlayan Kastamonululara saygılarımla teşekkür ederim. Bu kutlu günün 99'uncu yıldönümünde Türk Ocakları Kastamonu Şubesi olarak başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere İstiklâl Savaşı şehit ve gazilerimizi, cephede ve cephe gerisinde fedakarlığı örnek olmuş isimli isimsiz bütün kahramanlarımızı rahmetle ve şükranla anıyorum, aziz ruhları şad olsun. ‘Gazi Günümüz' kutlu olsun” ifadelerini kullandı.