Mehmet Feyzi Efendi anıldı
Kastamonu Belediyesi, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı Şubesi (TÜRKAV) ve Kutlu Bilgi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin düzenlediği program ile Mehmet Feyzi Efendi Gümüşlüce Kabristanlığı başında yoğun bir kalabalıkla anıldı. Programa AK Parti Milletvekili Metin Çelik, Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, siyasi parti temsilcileri, ilçe belediye başkanları, STK başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda Kur’an-ı Kerim...
Kastamonu Belediyesi, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı Şubesi (TÜRKAV) ve Kutlu Bilgi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin düzenlediği program ile Mehmet Feyzi Efendi Gümüşlüce Kabristanlığı başında yoğun bir kalabalıkla anıldı.
Programa AK Parti Milletvekili Metin Çelik, Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, siyasi parti temsilcileri, ilçe belediye başkanları, STK başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Programda Kur'an-ı Kerim okunup dua yapıldı. TÜRKAV Şube Başkanı Kamil Çonkor, anma programında; 'Cenab-ı Allah'a hamd, Peygamber Efendimize salavat, Mehmet Feyzi Efendi'ye rahmet olsun. Feyzi Efendi'yi seven siz gönül dostlarımıza da selam olsun. Feyzin pınarından feyizler taşsın, en uzaktaki gönüllere ve gönül erlerine ulaşsın. Kutlu yolun, kutlu yolcularına bulaşsın. Uzaktan ve yakından programımızı teşrif eden Kıymetli Misafirler, Kastamonu'nun bağrından çıkmış ulu bir hakanı, Kutlu bir kervanın yol başçısını 'Muhabbete vesile olan her şey güzeldir' düsturundan hareketle anmak ve anlamak üzere toplandık. Necip Türk Milletinin manevi hayatına asırlarca hükmeden Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ve Horasan Erlerinden itibaren Anadolu coğrafyasında hiçbir devir ve dönemde Mana Önderleri eksik olmamıştır. Bu manevi çınarlar, içinde bulundukları toplumları aydınlatmak için ömürlerini feda etmişlerdir. Yüce gönüllü Türk milleti de maneviyat Ulularını bağrına basmış, el üstünde tutmuş, yolunu yol bilmiş, dünyevi ve uhrevi hayatlarını onların manevi ışık ve işaretleri ile şekillendirmiştir. İşte Mehmet Feyzi Efendi Hazretleri de 'Taşıyla, toprağıyla mübarektir bu Kastamonu. Mekke silsilesine bağlıdır. Buradan oraya yol vardır.' dediği Kastamonu'nun özbeöz bağrında filizlenmiş, ulu bir çınar, yüce bir feyiz pınarıdır' dedi.
'TOPLUMU AYAKTA TUTAN HASSAS NOKTALARI GÖNÜLLERE NAKŞETMEYE ÇALIŞTI'
Mehmet Feyzi Efendi'nin 1912'de ilimizde doğduğunu anımsatan Çonkor; 'Mahalle mektebindeki tahsilinden sonra Hafız Ömer Aköz hocada hıfzını tamamladı ve kendisinden kıraat dersleri aldı. Ayrıca Hafız Tevfik, Hafız Abdurrahman ve Hoca Kamil efendilerden, temel İslami ilimlerle ilgili dersler okudu. Askerlik görevi sebebiyle, İstanbul'da bulunduğu yıllarda, Hacı Hayrullah Efendi, Hüsrev Hoca ve Abdülhakim Arvasi gibi alimlerin tefsir ve hadis derslerine katıldı. Askerliği süresince askerlere Kur'an öğretti, talim ve tecvid dersleri verdi. Askerlik dönüşünde, o yıllarda Kastamonu'da bulunan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden ders aldı, onun hizmetinde bulundu. Said Nursi Hazretleri ile olan yakınlığı sebebiyle açılan davalarda yargılanarak Denizli ve Afyon Cezaevlerinde mahpus kaldı. Ancak her iki davadan da beraat etti. Melek Hanım'la yaptığı evlilikten biri erkek olmak üzere beş çocuğu dünyaya geldi. Üç kez hac ibadetini yapma imkanı buldu. Miraç Kandili'ne denk gelen 4 Mart 1989 tarihinde Kastamonu'da Rahmet-i Rahman'a kavuştu. Yüceler yücesi Rabbimizin rahmetleri ve bereketleri daima üzerine olsun. Bizi de şefaat ve himmetlerinden ayırmasın. İlmi derinliği ve manevi olgunluğu ile temayüz etmiş olan Feyzi Efendi, ilmi çalışmalarını yürütmek, isteyenlere ders vermek ve bereketli sohbetleriyle, ziyaretine gelenleri Rasulullah'ın sünneti ve ahlakıyla buluşturmak üzere evinin bir odasını dershane haline getirmiştir. Böylesine ilim meraklısı, Kur'an Aşığı, Rasulüllah sevdalısı olan Mehmet Feyzi Efendi'nin bu yöndeki bazı tavsiyeleri şöyledir; 'Kur'an irşadı altında bir istikamet, bin kerametten daha üstündür.' 'Kur'an'ın irşad ettiği yol en sağlam yoldur; başka kapı aramaya lüzum yoktur' 'Kur'an ölülere değil, dirilere hitap ediyor!' 'Kur'an, İlahi bir sofradır. Ama ondan, mizacı tam olanlar hakkıyla istifade edebilir' 'Nefsin terbiyesi; Kur'an'ın emrine uymakla, nehyinden kaçınmakladır' 'Kur'an bizi, kafirlerle dost olmaktan men ediyor. Kafirlerle dost olmak haramdır' Gerçek sevginin, Allah ve Rasülüne duyulan sevgi olduğunu ve bu sevginin de itaatten geçtiğini ise şu şekilde ifade etmişlerdir; 'Allah sevgisini, Rasûlullah sevgisini gönlümüze dolduralım; gönlümüzde sahte sevgilere yer kalmasın.' 'Kemal-i iman, Rasûlullah (s.a.v)'e muhabbetle hasıl olur. Muhabbetullahın alameti de Rasûl-i Ekrem'e itaattir' İtikatta ifrat ve tefritten uzak olmanın, Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin neslinin oluşturduğu inanç sistemine bağlı kalmanın önemini anlatmak üzere ise; 'Ne Cebr'e kayalım ne İtizale dalalım; Ehl-i Sünnet'te kalalım.' sözüyle veciz bir şekilde özetlemişlerdir. Alimlere, velilere ve müspet halk adamlarına saygı ve sevgi gösterilmesini tembih etmiş, ilim ve ihlas sahibi olmaya teşvik ederek şu feyizli sözleri söylemişlerdir; 'Bilgisiz ne dünya olur ne de ahiret! Evvela ilim lazım. Farzdan evvel farz, ilim; farz içinde farz, ihlastır.' 'Kuran'ın irşadından, Ehadis-i Nebeviyye'nin irşadından, ulemanın irşadından başka çare yoktur.' 'En güzel meslek talebeliktir. Talebelik ölünceye kadar devam etmelidir.' 'İnsan talebe olarak hayatını devam ettirir ve öyle kabre girerse, Allah kıyamete kadar onun ilmini tamamlar.' 'İlmin izzetini muhafaza için vakar, neşr-i ilim için bilim ve sabır lazımdır. Aynı zamanda, sözünün tutulması için de ilmi ile amil olmak lazımdır.' Aynı konu ile ilgili olarak kendi şahsını da işin içine katmak suretiyle söylediği şu sözü de son derece manidardır; 'Benim yüzümden ne dünyada ne de ahirette kimseye zarar gelmesini istemem. Şahsım namına neler yaptılarsa hepsini helal ettim. Ama ilme ve ulemaya ait haklara karışmam.' Feyzi Efendi bütün ömrü boyunca 'Müsbet düşünelim, müsbet söyleyelim, müsbet hareket edelim.' diyerek çevresine daima telkinde bulunmuştur. 'Her gördüğümüze Hızırmış gibi hüsn-ü zanda bulunalım. Kimsenin hakkında kötü düşünmeyelim. Kendi kusurumuzu görüp, onu düzeltmekle uğraşalım.' diyerek, toplumu madden ve manen ayakta tutan hassas noktaları kafalara ve gönüllere nakşetmeye çalışmış; fitne-fesat, kin-nefret, haset-düşmanlık gibi kötü duygu ve düşüncelere karşı uyarmış, birlik-beraberlik, dirlik-düzen sevgi, saygı, hoşgörü gibi değerler etrafında birleştirmek maksadıyla şu feyizli sözlerini söylemiştir; 'İnsan bozulmadıkça alemin nizamı bozulmaz.' 'Bizim vazifemiz, emrolunduğumuzu yapmaktır; ötesi bizim vazifemiz değildir. Herkes kendi mertebesini bilmeli ve kendi mertebesinde vazifesini yapmalıdır. Kapıcı müdürün; odacı şefin işine karışırsa, nizam-ı alem bozulur. İşte o zaman da kıyameti beklemeli.' Kalbe kötü bir şey hutur ederse; 'Allah'ım kalbimi temizle, günahımı bağışla, (nesil organımı) ve tüm uzuvlarımı haramdan koru. deyip, o kötülüğün kökünü daha bil kuvve halinde iken kazıyıp atmalıdır. İşte bu, en güzel tövbedir.' 'Bütün mahlûkatı kendinden efdal bil; şefkat et. Edebimizi muhafaza edelim. Her kusuru kendimizde bilelim.' 'Birbirimizin noksanını aramayıp, müsamaha edince ihtilaf çıkmaz.' 'Bu memleketi beğenmeyenler, abasını omzuna alıp, beğendiği yere gitmeli; fitne ve fesada sebep olmamalı.' Fert-toplum-millet ilişkisini ve bunların dinin emir ve yasakları, helal ve haramları ile derin bağlarını mükemmel bir şekilde analiz etmiş, bu ilişki yumağını yine kendine has feyiz dolu sözleriyle şöyle izah etmiştir: 'Dinimiz nikahı helal; sifahı (zinayı) haram kıldı. Nikah-ı sahihten gelen nesil, anasına-babasına, cemiyete, millete, vatana ve beşeriyete fayda verir. Sifahtan gelenler, emin değildirler, sır tutamazlar, hayasız ve yalancı olurlar.' 'Helal-haram tanınmaya tanınmaya, nikah-sifah (zina) bilinmeye bilinmeye, tevbe ve istiğfar edilmeye edilmeye hep nesnaslar (ruhen hayvanlaşmış, insan görüntüsündeki haylaz, yaramaz ve zararlı tipler) çoğalıyor.' Toplumun ve milletin milli ve dini yönden kaynaşması ve yücelmesi noktasında ortaya koyduğu reçete ise dün olduğu gibi bu gün, yarın ve kıyamete kadar geçerlidir. Bu kutlu formülü şöyle izah etmiştir; 'Mefahir-i Milliye, Mefahir-i Diniye ve Sadakat-ı Vataniye mefküresi; bu üçü bir arada imtizaç ettiği zaman onulmayacak hiçbir yara kalmaz.' Yani Milli değerler, dini değerler ve vatana sadakat birlikte ele alınır ve beraberce yürütülürse memleketimizdeki ayrılıklar ve düşmanlıklar son bulur demektir' ifadelerini kullandı.
'HER SUÇ BAĞIŞLANABİLİR AMA VATANA İHANET SUÇU BAŞKA'
Mehmet Feyzi Efendi'nin Türk milliyetçiliği fikir sisteminin manevi mimarı olduğunun altını çizen Çonkor; 'Mensubu olduğu yüce Türk milleti ve milliyetçilik hakkındaki görüşleri ise şöyledir; 'Milliyetimiz gelişirse, İslamiyet gelişir.' 'Dinle millet, etle kemik, sırtla karın gibi birbirleriyle kaynaşmıştır. Kabili tefrik imkanı yoktur.' 'İslamiyet ruhumuz, milliyetimiz de bedenimizdir. Beden sağlıklı olursa ruhumuz da sağlıklı olur. Ruh ile beden, et ile tırnak gibidir. Biri diğerinden ayrılmaz.' 'Milli bünye, ferdi bünyeden daha önemli, daha sağlam, daha üstün ve daha camidir. Bunun için her fertte milli bir sadakat lazımdır.' 'Cenab-ı Allah muhafazakarlığın onda dokuzunu Türk milletine vermiş. Bu, Allah'ın bu millete bir lütf-u ilahisidir.' 'Bu zaman Ehl-i Sünnet itikadına, Hanefi Mezhebine ve Türk Milliyetçiliğine nusret etme zamanıdır.' 'Ashab-ı Kiram'ın sanatının cihat.' olduğunu belirten Mehmet Feyzi Efendi'nin vatanın korunmasına dair söylediği şu sözü de esrar doludur; 'Vatan şarttır. Vatanı korumak; ırzını, namusunu ve dinini muhafaza etmektir. Çünkü bunlar, vatanla muhafaza olunur. Vatana hürmet, şühedaya, ecdada hürmettir. Her günah, her suç bağışlanabilir ama vatana ihanet suçu başka! Vatana ihanet, nesilden nesile, batından batına intikal eder.' Yüce Rabbimiz bizleri, Asil Türk Milletinin birlik ve dirliği yolunda çalışanlardan ve başaranlardan eylesin' dedi.
'EN KISA ZAMANDA DİMDİK AYAĞA KALKACAĞIMIZA OLAN İNANCIM TAMDIR'
Çonkor son olarak, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 11 ilde etkili olan ve 'asrın felaketi' olarak adlandırılan deprem felaketi dolayısıyla Türk milletine geçmiş olsun dileklerini ileterek; 'Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Hak'tan rahmet, yakınlarına ve Yüce Türk milletine baş sağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Türk Milleti tarihin her döneminde yaşadığı badirelerden sonra daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmasını bilmiş, adeta küllerinden yeniden doğmuştur. Bugün de depremin sebep olduğu yıkım ve enkazın altından birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla el ele verip, yaraları sıkıca sarıp, en kısa zamanda dimdik ayağa kalkacağımıza olan inancım tamdır.
Ulu tanrım devletimize ve milletimize güç-kuvvet versin. Birliğimizi, beraberliğimizi ve dirliğimizi daim eylesin. Hainlere ve bu zor durumdan nemalanmaya çalışan işbirlikçilerine fırsat vermesin. 6 Şubat'ta güzel ülkemiz Türkiye'mizin doğusunda meydana gelen felaketin acısını milletçe yaşarken, aynı günün akşamında aldığımız ikinci bir acı haberle Kastamonulular olarak bir kez daha derinden sarsıldık. Bu haber; yaklaşık otuz yıldır günümüze ve geleceğe ışık tutan aydınlık fikirlerini anlamaya ve anlatmaya çalıştığımız Mehmet Feyzi Efendi'yi, Kendisinden ve kaleme aldığı güzide eserlerinden öğrendiğimiz Kıymetli Hocamız Musa Özdağ'ın vefat haberiydi. Musa Özdağ ki daha çocuk sayılabilecek bir yaşta Efendi Hazretleri'ni tanımış, onun engin bilgi, görgü ve sevgisinden istifade etmiş, vefatına kadar yanından ayrılmamış, hocasının izni ve isteği üzere başladığı dersleri ve sohbetleriyle Kastamonu halkını irşat etmiş, Mehmet Feyzi Efendi'nin görüşlerini ve hayat felsefesini anlatan harika eserler telif ederek bu kutlu mirası hepimize şerefle taşımış ilim, gönül ve dava adamı, hepimizin hocası, Mehmet Feyzi Efendi'nin kabul olunmuş duası, çok kıymetli bir değerimizdir. Hocasının ardından kaleme aldığı Mersiye'deki ifadelerin aynısıyla kendisine seslenmek istiyorum; 'Din-i İslam, vatan millet ülküsü Oldu gönüllerde visal türküsü Hubbilikle kurarak sevgi köprüsü geçip üstünden gitti efendim. Uğurlar olsun ey manamızın sultanı, Sen olasın daim gönlümüzün yaranı. Rabbimizin katında dile bize gufranı, Kalplerimiz feyzinde derman Efendim.' Yüceler Yücesi Rabbimiz hem Mehmet Feyzi Efendi Hazretleri'nin hem de çok kıymetli Hocamız Musa Özdağ'ın kabirlerini cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin. Makamlarını ali eylesin. Bizleri de Nebiyyi Muhterem Efendimizin şefaatlerinden, Mehmet Feyzi Efendi başta olmak üzere tüm evliya kullarının himmetlerinden dünya ve ukbada hissedar eylesin. Programın hazırlanmasında ortaya koydukları emek ve gayretlerinden dolayı yönetim kurulumdaki ekip arkadaşlarıma, katkılarından dolayı; Kutlu Bilgi Derneği'ne ve Kastamonu Belediyemize ve maddi manevi katkı sağlayan, emeği geçen tüm gönül dostlarımıza, Mehmet Feyzi Efendi sevgisiyle Gümüşlüce'yi dolduran siz kıymetli misafirlerimize, şahsım ve vakfımız adına şükranlarımı sunuyorum' diyerek sözlerini tamamladı.
Çonkor'un konuşmasının ardından Diyanet Eğitim Merkezi önünde etli pilav ikramında bulunuldu.
E.P.