KESK ve EĞİTİM-SEN'den Çağrı

KESK ve Eğitim-Sen'den, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı münasebetiyle ortak açıklama yaparak, 1 Mayıs'ta vatandaşları alanlara davet ettiler. 

KESK ve Eğitim-Sen'den yapılan ortak açıklamada; “Bu ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimleri gibi bizim de iyiyi, güzeli, umudu yaşatmaya ve büyütmeye ihtiyacımız var. Çünkü; bizi hem kamu emekçisi hem de vatandaş olarak yıllardır yok sayıyor, ‘kapı kulu' olarak görüyorlar. Maaş artışlarımızda yaşadığımız gerçek enflasyonun yarsına bile denk gelmeyen TÜİK enflasyonunu temel alıyor, soframızdaki ekmeği dilim dilim küçültüyorlar. Hepimize çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet dayatıyorlar. Açlık sınırı 24 bin TL'yi yoksulluk sınırı ise 63 bin TL'yi aştı. Çalışırken aldığımız ortalama maaş yoksulluk sınırının yarısına, emeklilikte aldığımız maaş ise açlık sınırının yarısına kadar düştü. Bugün net 12 bin 50 TL olan seyyanen ödenek başta olmak üzere ek ödemelerimiz taban aylığımıza yansıtılmadığı için önümüzdeki dönem emekli aylıklarımız pula dönüşecek. Kamu alanını güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediyorlar. Yıllardır mülakat sistemi ile torpilin kapısını sonuna kadar açıyor, liyakati ortadan kaldırıyorlar. Bizler hakkımızı aramayalım, birlik olmayalım diye her yolu mubah görüyorlar. İnancımızdan dilimize, siyasi düşüncemizden cinsiyetimize, doğduğumuz yerden tuttuğumuz takıma kadar her alanda ayrımcılığı kışkırtıyor. Bizi karşı karşıya getirmeye, bölmeye hatta düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Rant için kentlerimizi, doğamızı betona boğuyor, doğal afetleri felakete çeviriyorlar. Eleştireni, sorgulayanı, soru soranı, hak, hukuk, adalet isteyeni susturmak için memlekette ne Anayasa ne de hak hukuk bırakmıyorlar. Bunlar yetmezmiş gibi her krizin, her felaketin faturası bize yıkılıyor. Bizden alıp patronlara veriyorlar. Fakirin, dar gelirlinin boğazından kesip zenginin kasasını dolduruyorlar” denildi.

‘Bu Böyle Gitmez!'

Açıklamanın devamında; “Bize güvencesiz istihdamı, kölece çalışmayı, açlık sınırında bir yaşamı reva gören, ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olan adaleti, demokrasiyi, sendikal haklarımızı özgürlüklerimizi ortadan kaldıran, savaş politikalarıyla halkları düşmanlaştırarak iktidarda kalmaya çalışan, her seferinde bizim değil, zenginlerin, sermayenin, patronların yüzünü güldüren, bu düzenin bize tek vaadi daha fazla yoksulluk, daha fazla sefalet, daha fazla baskıdır. Ancak bu böyle gitmez! İnsan, emek ve doğa düşmanı bu düzene ARTIK YETER demenin vakti çoktan geldi! Her şeye rağmen gelecek güzel günlere olan umudumuzu kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz. Çünkü tüm baskılara, olumsuz koşullara rağmen emeğin, emekçilerin sürdürdüğü mücadele üzerimize çöken karabulutları dağıtıyor. Yepyeni bir gün doğuyor.31 Mart seçimlerine işçisinden kamu emekçisine, emeklisinden asgari ücretlisine, kadınından gencine bozuk düzenin çarkları ile ezilen milyonlar ‘Bizi yok sayamazsınız, biz buradayız!' dedi” ifadelerine yer verildi.

Şimdi, Mücadeleyi, Dayanışmayı Ve Umudu Büyütme Zamanı!

Mücadeleyi büyütmenin zamanının geldiğini belirten açıklamada; “Şimdi; emeğin sömürülmediği, yüzde 1'in değil yüzde 99'un mutlu yaşadığı, herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu, ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, vergide adalet için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı, temel tüketim maddelerinde dolaylı vergilerin sıfıra indirildiği, ücret gelirlerinden alınan gelir vergisinin yoksulluk sınırına kadar olan gelirler için yüzde 10'da sabitlendiği, torpilin, kayırmanın kapısını sonuna kadar açan mülakat sisteminin kaldırıldığı, liyakat ve kariyerin esas alındığı, sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı, kamuda evrensel sendikal normlara uygun, grevli toplu sözleşme hakkımızı teminat altına alan, hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasını merkezine alan demokratik bir sendika yasasının hayata geçirilmesini, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KHK'lilerin işine geri döndüğü, kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı, düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu, kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı, çocuklarımızın okula aç gitmediği, MESEM Projesi adı altında çocuk işçi haline getirilmediği, ÇEDES projesiyle laik ve bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir dünya ve ülke için birleşme zamanı. Bunun için hangi sendikanın üyesi olursa olsun, ya da herhangi bir sendikaya üye olmasın tüm kamu emekçilerini; Emeğin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ı emeğin, halkın gerçek bayramına çevirmeye, insanca bir yaşam, güvenceli iş-güvenli gelecek, demokratik bir ülke için işyerlerinde, alanlarda, meydanlarda yan yana gelmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz” denildi.

Bakmadan Geçme