'Herkes babasının hayrına taşeron işçilere kadro demedi'
YOL-İŞ 2 NO'LU ŞUBE BAŞKANI SADIK DÜZGÜN:   1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı dün Yol-İş Sendikası lokalinde düzenlenen programla kutlandı. Programın açılış konuşmasını Yapan Yol-İş 1 No'lu Şube Başkanı Mehmet Çelik, 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı hava koşulları nedeniyle dışarıda kutlamadıklarını söyledi. Çelik, bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri, meslek sahipleri, emeklileri, işsizleri, yoksulları olarak tüm...
YOL-İŞ 2 NO'LU ŞUBE BAŞKANI SADIK DÜZGÜN:
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı dün Yol-İş Sendikası lokalinde düzenlenen programla kutlandı. Programın açılış konuşmasını Yapan Yol-İş 1 No'lu Şube Başkanı Mehmet Çelik, 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı hava koşulları nedeniyle dışarıda kutlamadıklarını söyledi.
Çelik, bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri, meslek sahipleri, emeklileri, işsizleri, yoksulları olarak tüm dünya emekçileri ile birlikte 1 Mayısı kutladıklarını belirterek; 'Ülkemizde ve dünyada barış için, demokrasi için, ekmek için, sömürüsüz güzel bir dünya ve insan onuruna yaraşır bir yaşam için omuz omuzayız. Tüm çalışanlar olarak, uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü, emeğin bayramı 1 Mayısı hep birlikte barış içinde kardeşçe kutluyoruz.
'EMEĞİN ÇIKARININ SAVAŞTA DEĞİL BARIŞTA OLDUĞUNU BİLİYORUZ'
1 Mayıs 2016'yı güvencesiz, kuralsız çalışmanın yaygınlaştığı koşullarda karşıladıklarını ifade eden Çelik, sözlerini şu şekilde sürdürdü: 'İşçilerin yarısına yakını kayıt dışı çalışıyor. Kuralsız, esnek çalışma, güvencesiz çalışma, iş kazalarına karşı tedbir alınmadan, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarına aldırış etmeden, kötü şartlar altında çalışmalara maruz kalan, iş yerlerinde ölen ya da yaralananlara karşı mücadele için; 1 Mayıs da birlik, beraberlik içinde olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Yine biz çalışanlar, emeğin çıkarının, savaşta değil barışta olduğunu biliyoruz. İnsana yakışır şartlarda çalışmak istiyoruz. 8 saatlik çalışma uğruna canlarını verenleri minnetle yad ediyoruz. 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü tüm emekçilere kutlu olsun.'
'KAZANILMIŞ HAKLARIMIZDAN ZERRE KADAR TAVİZ VERİLMEMESİ ONAYLANDI'
Yol-İş 2 No'lu Şube Başkanı Sadık Düzgün ise terör olaylarında şehit düşen güvenlik güçlerimiz ile vazifesi başında ve iş kazasında yaşamını yitiren işçileri anarak konuşmasına başladı. Kıdem tazminatı yüzünden anında emekliliği tercih edenlerin olduğunu ifade eden Düzgün; 'Türk-İş'te yapılan kongrede kazanılmış haklarımızdan zerre kadar taviz verilmemesi onaylandı. Kıdem tazminatı ile ilgili çalışmalar devam ediyor. İnşallah sıkıntısız hak kaybı olmaksızın geçiştirilecek' dedi.
'BİR MEMUR SINIFI BİR DE İŞÇİ SINIFI OLMALI'
Taşeron sistemi hakkında konuşmasını sürdüren Sadık Düzgün; 'Yol-İş Sendikası 2010 yılından bu tarafa yoğun bir mücadele ve büyük bir sermaye aktararak yargı yoluyla siyasi iktidara bunu kabul ettirdi. Herkes babasının hayrına taşeron işçilere kadro demedi. 10 binlerce arkadaşımız yargıya gitti ve kazanıldı. Bizi genel merkezimiz Ankara'ya çağırdı. Adliyeye suç duyurusuna gideceğimiz akşam Karayollarındaki taşeron işçileriyle protokol imzalandı. Taşeron işçilere kadroyu getirttiren siz, biz olduk. Geldiğimiz noktada muhalefet partileri de kadro dedi, iktidar da kadro dedi. Kadro sözünü Sayın Başbakan grup toplantısında açıkladı ve akabinde Maliye Bakanı açıkladı. Karayollarındaki kardeşlerimi kutluyorum, hayırlı olsun. 3 bin 500 arkadaşımıza da inşallah hayırlı olacak ve devamı da gelecek. Ancak açıklanan olayda 3 yıllığına sözleşmeli çalışılacağı ifade edildi. Bunlar kötü şeyler değil ama bizim beklentimize de cevap veren bir olay değil. Bu ülkede siyahla beyaz gibi, gece ile gündüz gibi bir memur sınıfı bir de işçi sınıfı olmalı. Bir nizamiyeden iş yerine giriyoruz, girdiğimiz iş yerinde 7 türlü maaş alan var. Şantiyeye gidiyoruz birisi et yemeği istiyor, birisi ot yemeği istiyor. Birisi 3 lira alıyor, birisi 1 lira alıyor. O zaman bir memur bir işçi olur. Bunlara geçinebileceği bir rakam verilir. Bizi idare edenler bunları duymalı' değerlendirmesinde bulundu.
'BİR KURUM ÖNCE GÜZELLEŞTİRİLİYOR SONRA ÖZELLEŞTİRİLİYOR'
Özelleştirmelerin hat safhada olduğunu vurgulayan Düzgün, şunları kaydetti: 'Özelleştirilen bir kurum önce güzelleştiriliyor, sonra özelleştiriliyor. Çünkü güzelleşmezse satamıyor. SEKA özelleştiğinde 3 liraya satıldıysa ondan 3 ay önce 1 liralık makine alındı. Bu nasıl özelleştirme. Bunu alanlar bu kurumu çalıştıracaksa, istihdam devam edecekse, bizim çoluğumuzun çocuğumuzun rızkı devam edecekse şapkayı çıkaralım alkışlayalım. Ama bu özelleşen kurumu birileri alıp da rekabeti kırıyım düşüncesindeyse biz bunda halk olarak yokuz. Biz sosyal devletiz. Sosyal devletler halkını geçindirmek zorundadır.'
'BURADA BİR ADALET YAKALANMAK ZORUNDADIR'
Suriye ve Irak'ta yaşanan iç savaşlara değinen Düzgün, buralardan ülkemize yoğun bir şekilde göç başladığını belirterek; 'Suriye'de Irak'ta yaşanılmayacak bir hayat var. Oralardan ülkemize doğru göç geliyor. Herkes kendi memleketini savunsun. Orada Bayırbucak Türkmenleri de var. Çocuklarını Türkiye'ye gönderiyor, kendileri geri dönüp ülkesini savunuyor. Öbür taraftaki adamda çoluğunu çocuğunu kapmış gelmiş burada, çam yarması gibi Nasrullah Meydanı'nda geziyor. Git sende ülkeni savun. Benim ülkeme gel, biz onun karnını doyuralım ama benim ülkem de buna iş verirse, benim ülkemde bunun çocukları üniversiteye hiç sınavsız giriyorsa, benim çocuklarımda at yarışında gibi ter dökerek üniversiteye giremiyorsa burada bir adalet yakalanmak zorundadır. Benim arkadaşım asgari ücretin altında çalışarak Karayollarında işe girdim, kadro aldım diye şapkasını havaya atarken, öbür taraftaki yabancı vatandaşı istihdam etmek için çalış. Burada öyle bir politika izlenmeli ki; onların karnını doyuralım, onlar orada ölsün demeyelim ama onlar bizim ülkemizde ebedi kalmasın. Yoksa bu olayları tasvip etmenin mümkün olmadığını söylemek istiyorum' şeklinde konuştu.
'ŞEKER FABRİKALARI KASABINI BEKLEYEN KOYUN DURUMUNA GELDİ'
Şeker-İş Sendikası Başkanı Ali Çuhadaroğlu, fabrikada başlattıkları eylem hakkında bilgi vererek; 'Şeker-İş Sendikası olarak Şeker Fabrikası'nda Perşembe gününden itibaren 2 saat fazla çalışma eylemi başlattık. Bu eylem belki de Türkiye tarihinde ilk defa oldu. 2 saat fazla çalışarak revizyon çalışmalarımızı yapmış olacağız ve bu fabrikanın bir kere durması çok büyük zararlar olacağı anlamına gelir. Bu fabrikanın zarar etmemesi için hiç durmadan çalışması gerekmektedir. Bunu sesimizi duyurmak adına yapıyoruz. Şeker Fabrikaları atıl duruma atıldı ve kasabını bekleyen koyun durumuna geldi ama biz kurbanlık koyun değiliz. Biz bu fabrikayı çalıştırmak istiyoruz ve çalışması lazım. Çünkü şeker pancarı tarıma dayalı ürünler arasında en yüksek geliri sağlayan ürünler arasında yer alıyor. Bizde bunu yok etmek için uğraşıyoruz. Kastamonu'da sanayiyi ve çiftçiyi destekleyen tek kurum Şeker Fabrikası kaldı. Bu fabrika olmazsa hayvancılık bile yapılamaz. Piyasası iyi olan sarımsağımız bile para etmez. Şeker Fabrikası olmazsa Kastamonu'da tarıma dayalı hiçbir şey yapamayız. Tarım politikaları konusunda devletimizin şeker pancarına mutlaka destek vermesini istiyorum. Bizde 6 aylık bir çalışma sistemi var. Bu sistemle vatandaş geçimini sağlayamaz. Biz Kastamonu'da sesimizin duyulmasını yürekten istiyoruz ve acilen hükümetin bu işe el atmasını diliyoruz. Bugün itibari ile iş çıkışı alacak arkadaşlarımız var biz onlara söyleyecek söz bulamıyoruz. Onlara çok teşekkür ediyoruz' diyerek sözlerini sonlandırdı.
Programa Yol-İş 1 No'lu Şube Başkanı Mehmet Çelik, Yol-İş 2 No'lu Şube Başkanı Sadık Düzgün, Şeker-İş Şube Başkanı Ali Çuhadaroğlu, sendika yöneticileri ve çok sayıda işçi katıldı.