Hayvan severler, yasa teklifini beğenmedi

Hayvan hakları savunucularında, KARACA-DER, Can Dostları Derneği, Sokaktaki Canlarımız İçin Elele Derneği, HAYTAP İl Temsilcisi 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılması için Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan sürgün ve ölüm içeren yasa hakkında hükümete seslenen bir ortak açıklama yaptı. Hayvan hakları savunucuları hakkında açıklama yapan Sokaktaki Canlarımız İçin El Ele Dernek Başkanı...

Hayvan hakları savunucularında, KARACA-DER, Can Dostları Derneği, Sokaktaki Canlarımız İçin Elele Derneği, HAYTAP İl Temsilcisi 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılması için Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan sürgün ve ölüm içeren yasa hakkında hükümete seslenen bir ortak açıklama yaptı. Hayvan hakları savunucuları hakkında açıklama yapan Sokaktaki Canlarımız İçin El Ele Dernek Başkanı Özden Neval Türkmen; '5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılması için Orman Su İşleri Bakanlığı'nca hazırlanan, özellikle sokak hayvanları için sürgün ve ölüm içeren yasa tasarısı, katliamlara sebep olmadan çekilmeli ve yeniden hazırlanmalıdır. Talebimiz, bu tasarının, STK'lar, akademisyenler, Veteriner Hekimler Odaları ve BARO Hayvan   Hakları Komisyonlarının da katılımı ile tekrar görüşülüp, çözüm odaklı olarak ve sokağın gerçeklerine, eko dengeye, vicdani ve insani koşullara uygun olarak yeniden hazırlanmasıdır. Bu tasarı katliam maddeleri içermektedir. Mevcut yasada tüm belediyelerin kısırlaştırma ve bakım merkezi kurması hükmü varken, değişiklik tasarısının 8'inci maddesinde, nüfusu 100 binden az olan 970 ilçe belediyesinde kısırlaştırma merkezi kurulmasına gerek görülmemiştir. Bu durumda, kısırlaştırma merkezi olmayan belediyelerce, kısırlaştırılmadan şehir çevrelerine, çöplüklere ve yaban hayatına atılan sahipsiz hayvanlar, oralarda yazın susuzluktan kışın da korunaksız olarak soğuk ve kara mahkum olarak acı içinde can verecekler. Bunun yanında, yaban hayatında yoğun olan kuduz hastalığının, evcil olan kedi ve köpeklere geçip, hastalığın bir şekilde insan oturumlu olan şehirlere gelmesine sebep olacaktır. Sayıları da kontrol edilemez biçimde artacağı için, hayvanlar zehirlenip vurularak öldürülecek yasa tasarısının bu maddesi ile katliamlara sebep olacaktır. Bu tasarının uygulamada getireceği bir diğer sakınca, şu anda bile yasal engel olmasına rağmen, birbirlerine gizlice kedi ve köpek atan belediyeler, tasarının verdiği imkan ile ilçe dışına ve başka şehirlere hayvanları atmayı daha da hızlandıracaklardır. İstanbul gibi bir metropolde bile bugün yaşanan en büyük sorunlardan birisi, ilçelerin   birbirlerine köpekleri atmalarıdır. Tasarının 3'uncü Maddesinde, 'bakım evlerindeki sahiplendirilemeyen hayvanlar, okul, hastane, ibadethane, çocuk oyun alanı gibi toplumun yoğun olarak kullandığı yerler hariç alındığı ortama bırakılır' hükmü ile hayvanlar dar gelirli ve fakir insanların oturduğu kenar mahallelere ve şehir dışlarına atılacak, oralarda hayvan sayısı artınca, vatandaş ve zaten öldürmeye hazır olan belediyeler tarafından zehirleme ve katliamlar başlayacaktır' sözleri ile açıklamalarda bulundu. 'HAYVANLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM' Konu ile ilgili açıklamalarına devam eden Türkmen; 'Petshoplar da ev hayvanı bulundurulamaz derken, üretim çiftlikleri ve belediye bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanların katalogdan satışı yapılabilir hükmü getirilmiştir. Sahipsiz hayvanlar üzerinde deney yapılamayacağı için, barınaklardaki sahipsiz hayvanların satış adı altında sahipli konuma getirilip, işkenceli deneylere yollanmasının önü açılmıştır. Bugün yurdumuzda, sahipsiz hayvanlara karşı asıl kötü muamele ve eziyet, büyük ölçüde belediyeler tarafından yapılmaktadır. Tasarıda, öldüren, zehirleyen, ormana dağa kırsala atan, bakımevlerinde aç susuz pislik ve hastalıkla gelen ölümlere mahkum eden belediyeler için bir yasal yaptırım getirilmemiştir. Kanun, Türk Ceza Kanunu kapsamına alınırken, belediyelerin uygulamaları da mutlaka bu   kapsamda yer almalıdır. Şahıslardan hayvanlara zulüm ve işkencede verilen cezalar ise zaten yeterli biçimde caydırıcı değildir. Ev hayvanlarının sayısı ve durumu ise, tepkiyi önleme açısından çıkacak yönetmelikte belirlenerek, 24'üncü Dönem TBMM Çevre Komisyonu'nda konuşulduğu gibi bakılan hayvan sayısına mekan ve sayı sınırlaması getirilmesi hedeflenmektedir. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı'nın ev hayvanlarının kimliklendirilmesi yönetmeliği de buna hizmet etmektedir. Bu durum, hayvanların felaketi olacağı gibi, sokak hayvanı sayısını hızla artıracaktır. Hayvanını vermek istemeyen insanlar ile kurumlar arasında ciddi sorunlar yaşanacaktır. Hayvan haklarının yanında insan hakları da ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle, evlerdeki sahipli hayvanların durumu kanunla güvence altına alınmalı, yönetmeliklere bırakılmamalıdır' açıklamasında bulundu. 'MOBİL KISIRLAŞTIRMA TAMAMEN YASAKLANMALIDIR' Tasarının diğer maddelerinin de aynı şekilde çelişkiler ve vahim yanlışlar içermekte olduğunu ifade eden Türkmen; '21'inci yüzyıl gibi etiğin hızla geliştiği bir çağda, hayvanların hl eğlence unsuru olarak kullanılması ve topluma bu şekilde tanıtılması ahlken kabul edilebilir bir durum değildir. Hayvanların esaret koşullarında tutulduğu tesislerin ilgili kurum ve kuruluşlarla eşgüdüm sağlanarak kademeli olarak kapatılması ve bu tesislere kapatılmış tüm hayvanların özgürce yaşam hakları garanti altına alınarak tüm yaşamsal ihtiyaçları karşılanarak yaşatılması esas alınmalıdır. Yeni tasarı mevcut yasadan da çıkarılmasını istediğimiz, tıbben ve uygulamada hayvanlar için vahşete varan sonuçlara sebep olan Mobil Kısırlaştırma Ünitelerini çözüm olarak sunmaktadır. Gerek Gıda ve Tarım Bakanlığı ve gerekse Veteriner Hekimler Odalarının tamamen karşı çıktıkları Mobil Kısırlaştırma tamamen yasaklanmalıdır. Mobil Kısırlaştırma, tıbbi uygulamalara aykırı olmasının yanında, hastalıkların bölgeden bölgeye taşınmasına neden olmaktadır. Gıda Tarım Bakanlığı veteriner hizmetleri yönetmeliklerine de aykırıdır. Operasyon öncesi kuduz müşahedesi için 10 gün karantinada tutulması gereken ve ameliyat sonrası da 7 gün iyileşme süreci olması gereken hayvanlar, alındıkları gün ameliyat ediliyor ve ertesi günü de dışarıya bırakılıyor, enfeksiyondan can veriyor. Tıbba, bilime ve insanlığa aykırı bu mobil klinik uygulamasının tamamen iptal edilmesi gereklidir' dedi. 'HAYVANLARIN ARTIK VARLIĞINI İNSANSIZ SÜRDÜRMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ' Türkmen son olarak; ''Kısaca İnsanla iç içe yaşayan hayvanların artık varlığını insansız sürdürmesi düşünülemez. Sahipsiz sokak hayvanı yoktur. O hayvanların sahibi devlettir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesine göre de bütün hayvanların insanca bakılma gözetilme ve korunma hakkı vardır. Ve hayvanlara fiziki ve psikolojik acı verecek tıbbi ticari bilimsel deney yapılamaz. Hayvan hak sahibi olan bir varlıktır. 2 Ekim 1997'de Üye Devletlerce imzalanarak Mayıs 1999'da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile hayvanların duygulu varlıklar olduğu benimsenmiştir. Hiç bir hayvan kaderine terk edilemez. Yaşam hakkı tüm hakların üzerinde korunması gereken en kutsal haktır' ifadeleri ile sözlerine son verdi.

Bakmadan Geçme