Gülsen Kırbaş: 'Binlerce Kişiyi Kastamonu ile Tanıştırdık'

Kastamonu'yu butik otelcilik ile tanıştırarak, şehrin gelişimine ve turizmine büyük ölçüde değer katan Gülsen Kırbaş, kendisi hakkında merak edilenleri ve şehrin turizm alanı hakkında açıklamalarda bulundu.

Turizm hayatına nasıl atıldığını anlatan Gülsen Kırbaş; “İstanbul doğumluyum. Hem anne, hem baba tarafından Balkan göçmeni bir ailenin kızıyım. Avusturya Lisesi'ni ve Boğaziçi Üniversitesi Biyoloji Bölümünü bitirdim. Çok isteyerek ve severek Moleküler Biyoloji okumama rağmen, o yıllarda hayalim olan bu alandaki akademik çalışma ortamının Türkiye'de çok yeterli olmamasından dolayı meslek hayatımı bu alanda sürdürmedim ve sevdiğim başka bir alana, turizme yöneldim. 1985 yılında Almanca ve İngilizce profesyonel turist rehberliği ile başladığım turizm kariyerimi, seyahat acentesi açarak sürdürdüm. 1997'de şu anda sahibi olduğum Novitas Turizm'i kurdum. Bu acente ile, bilimsel toplantı ve kongre organizasyonlarının yanı sıra, yurtiçi ve yurtdışı kültür turları ve organizasyonlar yaptım. Novitas, Türkiye'nin önde gelen kültür turizmi acenteleri arasına girdi ve pek çok özgün kültür turu programlarına imza attı. Acentacılık faaliyetlerim halen incoming (yurtdışından turist getirmek), outgoing (yurtdışına turist götürmek) ve yurtiçi turlar ve toplantı organizasyonları düzenlemek şeklinde devam etmektedir” dedi.

‘Novitas Turizm Olarak Kastamonu'ya Kültür Turları Düzenlemeye Başladım'

Kastamonu'yla nasıl tanıştığını anlatan Gülsen Kırbaş; “1990'lı yılların sonlarında acentamla yeni tur destinasyonları açmak için Anadolu'yu tarıyordum. Daha önce hiç gidilmemiş ya da az bilinen yerlere tur programları hazırlıyor ve bu alanda öncülük etmek istiyordum. Bu dönemde eşimin Abdurrahmanpaşa Lisesi mezunu olması nedeniyle sık sık Kastamonu ziyaretleri yapıyorduk. Onun okul arkadaşlarını ziyaret ediyor, Ilgaz'da kış tatillerimizi geçiriyorduk. Bu gidiş gelişlerde Kastamonu ve çevresinin, müthiş zengin kültürel ve doğal mirasını keşfettim ve çok etkilendim. O yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesinde sanat tarihi doktorası yapıyordum. Tez hocam Prof. Dr. Metin Sözen hoca idi ve kendisi bildiğiniz gibi Çekül Vakfı kurucu başkanıdır. Çekül de Kastamonu'ya büyük değer veriyordu ve sık sık gidiş gelişler oluyordu. Bu vesileyle ben de tez konumu Kastamonu sivil mimarisi alanında seçtim ve böylece Kastamonu ile yeni bir bağ kurmuş oldum. Aynı anda Novitas Turizm olarak Kastamonu'ya kültür turları düzenlemeye başladım. Henüz çoğu kimse Kastamonu'nun yolunu bile bilmezken, bizim turistlerimiz, Kastamonu'nun sokaklarını, meydanlarını, konaklarını, müzelerini, camilerini, hanlarını, yaylalarını, sahillerini, Ilgaz dağını, karış karış geziyorlar ve tanıyorlardı. O yıllarda bu turların rehberliğini bizzat ben kendim yapıyordum. Binlerce kişiyi Kastamonu ve kültürü ile, doğası ile tanıştırdık. Alman turistleri dahi getiriyordum Kastamonu'ya. Ayrıca yine Anadolu'da ilklerden olarak, İstanbul merkezli tıp kongrelerini Kastamonu'da düzenledik. Dar imkanlar içinde yaratıcılığımızı sonuna kadar kullanarak, hafızalara kazınan organizasyonlar yaptık” ifadelerini kullandı.

‘Konak İşletmek Sonu Belli Olmayan Bir Macera Gibi Duruyordu'

Kendisinin bir maceraperest olduğunu söyleyen Gülsen Kırbaş; “Aslında 1997'den beri Kastamonu'ya ilgi duymama ve turlar düzenlememe rağmen, doğrusu konak almayı ve işletmeyi hiç düşünmemiştim. Tamamen tesadüfi gelişti bu olay. Burada çok önemli ve değerli bir ismi anmam gerek. Eski valilerimizden Sayın Enis Yeter'in önerisiyle ve teşvikiyle oldu bu. Kendisi Kastamonu'ya pek çok değerli katkılar yapmış bir vali olmanın yanı sıra, beni de bir yatırımcı olarak Kastamonu'ya bağlayan kişidir. Bu da şöyle oldu, 2002 yılının Kasım ayıydı. Biz bir TÜRSAB heyeti olarak bir otobüs dolusu acenteci ve basın mensubu, benim inisiyatifimle Kastamonu'ya bir info gezisi düzenledik. Gezimize Valilik ziyaretiyle başladık. Sayın Vali bizi makamında kabul etti ve son birkaç yıldır Kastamonu'da Valilik eliyle yapılan kültürel mirası koruma çalışmalarından, tarihi konak restorasyonlarından bahsetti. Valiliği döneminde Vedat Tek Restorasyon merkezini kurmuş ve pek çok tarihi eser ve konağı restore ettirmişti ve bunlara yeni işlevler veriliyordu. Haliyle hepimiz çok etkilendik. Sonra şöyle dedi ‘Biz bu konakların bazılarını turistik tesis olarak projelendirdik, sizler de turizmin profesyonellerisiniz. Alın bir iki konağı, butik otel olarak işletmeye açın, hem siz kazanın, hem Kastamonu kazansın'. Bu öneri çok ilginç olmakla birlikte, gruptaki diğer arkadaşlarıma çok çekici gelmedi, çünkü sonu belli olmayan bir macera gibi duruyordu. Dolayısıyla kimse ilgi göstermedi. Oysa ben oldum olası macerayı severim. Ben olur dedim. Şimdi geriye baktığımda hala hayret ederim nasıl böyle bir cesareti göstermişim diye. Kastamonu'yu eşim dolayısıyla biraz tanıyor olmama rağmen, İstanbul'dan yüzlerce km uzakta bir Anadolu kentinde, üstelik daha önce hiçbir otelcilik tecrübem de yokken, sonunun ne olacağı meçhul bir ticari maceraya girişmek, gerçekten biraz deli cesareti isteyen bir işti. Sonrası çok hızlı gelişti. Valilik oluruyla, o zaman restorasyonu bitmek üzere olan Kastamonu Kalkınma Vakfı mülkiyetindeki Toprakçılar Konaklarını otel-restoran olarak işletmek üzere 10 yıllık bir sözleşme imzaladık ve hızla eksik kalan onarım, dekorasyon, tefriş gibi tüm işlemleri tamamlayarak, 2003 sonbaharında faaliyete hazır hale getirdik. Bu arada 2003 yılında Kastamonu Konak İşletmeleri Turizm San. Tic. Ltd. Şirketi'ni kurduk ve otel açılışı için tüm eksiklerimizi tamamladık. Böylece turizm kariyerimde rehberlik ve acentacılıktan sonra yeni bir sayfa açıyordum. Toprakçılar Konakları, özel belgeli otel ve restoran olarak 2004 yılı Ocak ayında resmen açıldı” şeklinde konuştu.

‘Uğurlu Konakları Ülke Çapında ve Yurtdışında İlgi Uyandırdı'

Uğurlu Konaklarını satın almasıyla yatırımcılık hikayesinin boyut değiştirdiğini ifade eden Gülsen Kırbaş; “Toprakçılar Konakları, sadece 10 odalık konaklama kapasitesi ve 40 kişilik restoranıyla kısa sürede büyük ilgi gördü ve Kastamonu'ya kültür turlarını çekmeye başladı. Kentin ilk ciddi konak oteli olarak ülke çapında, hatta yurtdışında dahi ilgi uyandırdı ve beğeni aldı. Restoranımız da kentte ilk kez canlı müzik yapılan otantik restoran mekanıydı. Bunlar olurken, biz de acentamız vasıtasıyla Kastamonu'ya turist çekmek için var gücümüzle çalışıyorduk. Kültür turlarının Kastamonu'ya ilgisi arttıkça, 10 odalı tesisimiz, taleplere yetmemeye başladı ve biz büyümek için imkan araştırmaya başladık. Tam bu esnada, Kastamonu Kalkınma Vakfı, mülkiyetindeki başka bir konağı, Uğurlu Konağı'nı satılığa çıkardı. 2005 yılında yine büyük bir cesaret örneği göstererek, harap durumdaki 150 yıllık Uğurlu Konağı'nı satın aldık. Hemen akabinde Anıtlar Kurulunca onaylanan restorasyon projesi uyarınca restorasyonunu yaptık. Bu oldukça zorlu ve masraflı bir süreçti. Konaklama tesisi olarak projelendirilen yapı, arkasındaki bir başka eski yapıyı da bünyesine katmak suretiyle 2009 yılının Aralık ayında özel belgeli konaklama tesisi ve restoran olarak hizmete açıldı. Daha sonra bu komplekse eklenen bir üçüncü yapıyla daha da büyüyen otel kompleksimiz, Hisarardı Mahallesi'nde aynı adada yer alan 3 ayrı yapıda 35 oda ve 80 yatak kapasitesiyle Kastamonu'nun en büyük konak-otel zinciri olarak faaliyetini sürdürmektedir. Uğurlu Konakları, açıldığı 2009 yılından bu yana, “Türkiye'nin En Güzel Küçük Oteli” yarışmasında birincilik ödülü dahil olmak üzere, ulusal ve uluslararası birçok kurum ve kuruluştan sayısız ödüller almıştır” ifadelerine yer verdi.

‘Kastamonu Gibi Doğası, Tarihi ve Kültürü Zengin Başka Bir Yer Bulmak Zor'

Kastamonu'nun gerçek bir zenginlik olduğunu belirten Gülsen Kırbaş; “Evet gerçekten de çocuk yaşlarımdan beri dünyanın her yerine seyahat etmiş olan ve son 40 yıldır da profesyonelce tur düzenlemiş olan biri olarak, Kastamonu'nun turistik potansiyelini ve mevcut durumunu birçok farklı düzlemde değerlendirme ve dünyadaki ve Türkiye'deki başka örneklerle karşılaştırma imkanım var. Bu noktada söyleyeceklerim hem olumlu, hem de olumsuz olacaktır. Doğal ve kültürel yönlerini sayacak olursak, tabii ki ilin hem merkezinin, hem de ilçelerinin sahip olduğu inanılmaz bir turizm potansiyeli mevcut. Bunları saymama gerek yok, hepimiz biliyoruz. Dünyada yüze yakın ülkeyi, Türkiye'de de 78 vilayeti gezmiş birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kastamonu gibi, müthiş zengin bir tarihsel ve kültürel mirası yine müthiş bir doğa zenginliğiyle birleştirmiş, buna inanılmaz zengin bir gastronomik mirası da eklemiş, insanı misafirperver, doğası temiz ve dingin başka bir yer bulmak zor. Bütün bu özellikler açısından değerlendirildiğinde Türkiye'de ilk 3-5 sıraya koyarım Kastamonu'yu. Sanırım birçok Kastamonulu bunun farkında bile değildir ve bu sözlerime şaşacaklardır. Ama bu doğru. Bunlar artılarımız. Eksilerimize gelince, aslında bunları da biliyoruz. Uzun uzun saymaya gerek yok. Özetle, organizasyonsuzluk, potansiyellerin tam anlamıyla farkında olmamak, çekici turizm ürünleri geliştirememek, dolayısıyla tanıtım ayağında eksik kalmak, yerel halkta da turizm konusunda motivasyon yaratamamak, turizmi katma değeri yüksek bir gelir kaynağı olarak benimseyememek, benimsetememek” dedi.

‘Kastamonu Kültüre ve Turizme Çok Az Bütçe Ayırıyor'

Kastamonu'da turizmi geliştirme konusu çok boyutlu ele alınması ve üzerinde çalışılması gerekli bir konu olduğunu belirten Gülsen Kırbaş; “Bence turizmin en çok farkında olan kesim, başta ilgili kamu kesimi, yani ili yönetenler, Valilik ve bağlı kurumlar, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Özel İdare, Kalkınma Ajansı, vb. kurumlar ve tabii bizzat turizm sektörünü teşkil eden ticari yapılar, yani oteller, restoranlar, seyahat acentaları, turistik taşımacılar, turistlere ürün satan esnaf, vb. Belediye için aynısını söylemek zor. Bu güne kadar Belediyelerimizin gerçek anlamda bir turizm politikası olduğunu söyleyemeyiz örneğin. Bu benim Kastamonu'da bulunduğum son 20 yıl için söylenebilir rahatlıkla. Turizm faaliyetlerine ilişkin altyapı hizmetleri veriliyordu şüphesiz, örneğin turist otobüslerinin otopark sorununa çözüm, zabıta hizmetleri, meydana tuvalet yapmak falan. Bunları kastetmiyorum. Gerçek anlamda bu kenti turizm açısından cazip hale getirecek öncü projeler, etkinlikler, yıla yayılan kültürel faaliyetler yapmak, şenlikler, festivaller düzenleme. Bunlar dünyanın her yerinde belediyelerin öncülüğünde yapılan işler. Doğrusu da bu zaten. Çünkü Belediye halkın oylarıyla seçilen bir yapı, atama yoluyla değil, o kentin ahalisi içinden seçilerek geliyor ve kentin dinamiklerini, gerçek potansiyellerini en iyi bilen yapılar olması gerekiyor. Sadece altyapı ve rutin kent hizmetleri değil, kente kültürel anlamında, ki turizm de buna bağlı gelişecektir, hizmet vermeyi gündeminin ve programının en başlarına koymalı. Şu anda Kastamonu belediyesinde yeni bir anlayış işbaşı yaptı. Seçim vaatlerinde kültür ve turizme yönelik konular var. Yapılacakları heyecanla bekliyoruz. Tabii bunlar büyük ölçüde bütçeye bağlı konular. Benim yıllardır gördüğüm, Kastamonu kültüre ve turizme çok çok az bütçe ayırıyor. Bunu her alanda görmek mümkün” şeklinde konuştu.

‘Ticaret Odası ve Özel Sektör de Elini Taşın Altına Koymalı'

Turizm sektörünün şehirde gelişmesi için yapılması gerekenler hakkında konuşan Gülsen Kırbaş; “Turizm fuarlarına gidiyoruz, hep imkanlar kısıtlı. Başka iller görkemli stantlar kuruyorlar, türlü çeşitli etkinlikler yapıyorlar, bizde hep bir sınırlılık söz konusu. Yıllar boyu aynı ahşap ev maketiyle gidiliyor fuarlara. Tanıtım materyali deseniz, çoğu kez yetersiz. Gerek İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün, gerekse Belediyenin Kültür Müdürlüğünün bu konuda acilen sıkı bir yapılanmaya ve faaliyet programına ihtiyaçları var. Program ve etkinlik konularında profesyonel firmalardan destek alınabilir, kalkınma ajansı bu konuya daha çok kaynak ayırabilir. Örnek iller çok. Güneydoğuda, Doğu Anadolu'da, Trakya'da birçok ilin turizmi, kalkınma ajanslarının desteğiyle atağa kalktı. Tabii bu bir takım çalışması. Tüm aktörler birlikte hareket etmeli. Ticaret odası ve özel sektör de elini taşın altına koymalı. Mutlaka kaynak yaratılmalı. Gerekirse bakanlıktan, hatta yurtdışı proje kaynaklarından yararlanılacak büyük projeler yapmaktan kaçınmamalıyız. Burada tam yeri gelmişken birkaç sene önce yaşadığımız canlı bir örneği vermek istiyorum, KASTROFEST 2019'da düzenlemiş olduğumuz Kastamonu Gastronomi Festivali. Normalde dünyada ve Türkiye'de bu tür festivallere yerel yönetimler öncülük ediyorlar ve büyük ölçüde finanse ediyorlar. Özel sektörün planladığı ve finansmanını bulduğu festivaller veya şenlikler de var ama geneli belediye öncülüğünde olur. Bazı durumlarda valilikler başı çekiyor. Her durumda kamu, etkinliğin garantörü oluyor, kaynak sağlıyor veya aracı oluyor. Biz 2019'da nasıl yaptık? Fikir bir sivil toplum kuruluşundan çıktı. Kastamonu için gönüllü faaliyetler yapan, kar amacı gütmeyen “Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi” fikri ortaya attı. İnisiyatif üyesi ve fikir annesi olarak, projenin liderliğini ben üstlendim. Kastamonu kent merkezinde ilk kez yapılacak olan bu gastronomi festivalini en ince ayrıntısına kadar detaylandırdık. Ciddi bir dosya hazırladık. Bunu yaparken bu işlerde uzman profesyonel bir firmadan destek aldık. Konuyu sayın valimize sunduk. Valilik destek verdi ve biz çalışmalara başladık. Yaklaşık bir yıllık bir sürece yayıldı hazırlıklar ve bir yılın sonunda 2 günde Kastamonu'nun bugüne kadar gördüğü en coşkulu, en kalabalık, en ilham verici harika bir gastronomi festivali düzenledik. Başta Valilik, Belediye, KATSO, KUZKA, Üniversite, ilçe belediyeleri, özel sektör, turizm ve gastronomi sektörü hepsi paydaş oldu ve başarı geldi” ifadelerini kullandı.

‘Kentin Tanıtımına Katkısı Olan Projeler İkinci Plana Atılmamalı'

Kentin gelişmesi için projelerin küçük büyük fark edilmeksizin önemli olduğunu vurgulayan Gülsen Kırbaş; “Bu başarı, en az bir yıl öncesinden başlayan planlı, programlı bir çalışma ve işbirliği sayesinde geldi. Ama ne yazık ki izleyen 2-3 yıl boyunca pandemi nedeniyle gerçekleştirilemedi ve ondan sonra da hiçbir zaman kaynak ayrılamadı. Oysa Kastamonu'yu bugüne kadar il dışında en çok ve en olumlu tanıtan projelerin başında geliyordu bana göre. İşte böyle bir projeye kaynak ayırmamak, bir turizm profesyoneli olarak bana göre yanlış planlamadır. Ne yapıp edip, kentin tanıtımına katkısı olan bu tür projeler ikinci plana atılmamalı, ertelenmemelidir, özellikle festival tarzı etkinliklerde süreklilik çok önemlidir, çünkü bir kez ajandalara girmeyi başardı mı, sürekli hale gelir ve her yıl binlerce ziyaretçiyi garanti edersiniz. Üstelik etkisi yayılan halkalar şeklinde giderek artar. Yeni belediyemizin bu festival konusunu ilk gündem maddeleri arasına almasını bekliyoruz; bu konuda daha önce de olduğu gibi kamu-özel sektör işbirliği içinde mükemmel bir uyumu kuracağımızı düşünüyorum. Bunun dışında, bu kentin çok acilen yetkin bir kültür merkezine ihtiyacı var. Konser, opera, tiyatro salonları olan, kongre ve büyük çaplı toplantıların, sanatsal faaliyetlerin, sergilerin yapılabileceği modern, teknik olarak tam donanımlı bir kültür merkezi bu kentin acil özlemi ve ihtiyacıdır” dedi.

‘Evrensel Turizmin Normlarını Benimsemeli ve Uygulamalıyız'

Son yılların en yaygın turizm trendi, deneyim turizmine değinen Gülsen Kırbaş; “Son olarak şu mesajı vermek isterim. Benim hem turizm organizatörü olarak, hem de sade turist olarak çok önemsediğim ve kendi yaptığım seyahatlerde mutlaka aradığım bir kriter var, o da şu, İnsanlar turist olarak gittikleri yerlerde alabildiğince özgür hissetmek, rahat davranmak ve en önemlisi keyif almak isterler. Seyahatten alınan keyif ya da haz, birçok faktöre bağlıdır. Örneğin yorucu bir geziden sonra keyifli yeme, içme imkanı arar insanlar. Ya da kentin sokaklarında kaybolup gezerken yorulduklarında ve bir mola verdiklerinde basit ama zevkle döşenmiş ve enfes kahve sunan bir yerel kafeden daha iyisi yoktur. Kentte bu tür gerçek yerelliği temsil eden, kaliteli yöresel yemeklerin sunulduğu restoranların varlığı, kültür turizminde çok çok önemlidir. Keza turist yöreye özgü hediyelik eşyalar satın almak ister. Sahte değil, özgün yerel el sanatı ürünlerini bulabilecekleri çarşılar, dükkanlar ararlar. Ve keyifli bir yemeğin yanında, özellikle yabancı turistler mutlaka bir bardak alışık oldukları alkollü içkiyi ararlar. Bu imkanı onlara sunmamak, burada size uygun hizmet yok demekle eşdeğerdir. Turizme odaklı bir kent olmak istiyorsak, evrensel turizmin normlarını benimsemeli ve uygulamalıyız. Ve son olarak, insanlar, ziyaret ettikleri yerin sakinleriyle yakınlaşmak, kültür alışverişinde bulunmak ve empati yapmak isterler. Benim bunca yıllık turizmci bakışımla söyleyeceğim, bir kentin insanları mutsuz ise ve yaşam coşkusu taşımıyorsa, özgür hissetmiyorsa, yaşama keyfi sokaklara taşmıyorsa, o kentte sokaklarda yaşanmıyorsa, gelen turist de bundan etkilenir ve kente olan tutkusunu kaybeder, bir an önce görülecek yerleri görüp, hızla oradan uzaklaşmak ister. Son yılların en yaygın turizm trendi, deneyim turizmi ve keyif turizmidir. Kentlinin yaşamında keyif odakları arttıkça, kentli yaşamdan daha çok keyif alır hale geldikçe, Kastamonu da misafirlerini daha büyük keyifle karşılayacaktır” ifadelerine yer verdi.

Özel Haber

Bakmadan Geçme