Eczacılar Odası'nda Yılmaz güven tazeledi

Kastamonu Eczacılar Odası'nın Seçimli Olağan Mali Genel Kurul Toplantısı hafta sonunda gerçekleştirildi. Tek liste seçimlere giren mevcut başkan İhsan Orkun Yılmaz güven tazeledi. Mali Genel Kurulda açılış konuşmasını gerçekleştiren Eczacılar Odası Başkanı İhsan Orkun Yılmaz 'Tarihi ilaçla başlayan, kökleri yüzyıllara dayanan, sağlık sisteminin kurucu öznelerinden biri olarak Türkiye'nin dört bir köşesinde hayatın her alanına dokunarak...

Eczacılar Odası'nda Yılmaz güven tazeledi
Kastamonu Eczacılar Odası'nın Seçimli Olağan Mali Genel Kurul Toplantısı hafta sonunda gerçekleştirildi. Tek liste seçimlere giren mevcut başkan İhsan Orkun Yılmaz güven tazeledi. Mali Genel Kurulda açılış konuşmasını gerçekleştiren Eczacılar Odası Başkanı İhsan Orkun Yılmaz; 'Tarihi ilaçla başlayan, kökleri yüzyıllara dayanan, sağlık sisteminin kurucu öznelerinden biri olarak Türkiye'nin dört bir köşesinde hayatın her alanına dokunarak ülkemize ve insanlarımızın sağlığına değer katan bir mesleğin mensuplarıyız. Dün ve bugün olduğu gibi yarınlarda da insan, toplum ve doğa yararına sağlık, ilaç, eczacılık hizmeti üretmeye devam edeceğiz' dedi. 'YERLİ İLAÇLARIN ÜRETİLMESİ ARTIK STRATEJİK BİR ZORUNLULUK' 2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda ikinci faza geçildiğini söyleyen Yılmaz; 'Bu çerçevede iki nokta üzerine eğilmek istiyoruz. Birincisi; yerli ilaç üretimi olgusu. Bizler yıllardır yerli ilaç üretiminin ulusal sağlık politikasının temel sacayaklarından birini teşkil ettiğini ifade ediyoruz. Son 15 yılda Türkiye'de ithal ilaç-yerli ilaç dengesinin ithal ilaçlar lehine bozulduğunu görmekteyiz. 2002'de Türkiye'de ilaç pazarının değersel büyüklüğü yüzde 66 yerli ilaç lehine iken 2016'da bu oran yüzde 42'lere kadar gerilemiş; ilaç tüketiminin yüzde 57-58'i değer bazında ithal ilaçtan karşılanır hale gelmiştir. Kutu bazında 2002'de imal ilaçların oranı yüzde 77, 2008'de yüzde 79 iken, 2009'dan sonra sürekli olarak gerileyerek yüzde 74'lere düşmüştür. Aynı dönemde ülkemizde tüketilen ilaç kutu sayısının yüzde 202 arttığı olgusu ile birlikte değerlendirildiğinde pahalı olan ithal ilaçların oranındaki artışın, kamu maliyesine nasıl bir etki ettiğini iyi çözümlemek gerekir. 1990'lardaki Neo-liberal dalga şimdilerde geri çekilirken ve sağlık maliyetleri her geçen gün biraz daha artarken, uluslararası rekabet koşullarında tüm ülkelerin kendi yerli ilaçlarını üretmesi artık stratejik bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Ancak Türkiye olarak yerli ilaç üretimini geliştirirken yerli ilacın sadece jenerik ilaçlardan ibaret olduğu gibi bir algıdan da artık sıyrılmamız gerekmektedir. Özellikle katma değeri yüksek, biyoteknolojik ve nanoteknoljik ilaç üretimine ve yeni moleküller geliştirmeye ağırlık verilmeli, bunun için mutlaka ilaç AR-GE'sine yapılan yatırımlar artırılmalıdır' ifadelerini kullandı. 'HASTANELERİN KAPATILMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR' Yılmaz açıklamalarının devamında: 'Faz 2 içerisinde hızlanarak devam edecek ikinci husus ise şehir hastaneleridir. Hastaların tam teşekküllü modern sağlık komplekslerinde hizmet alması yurttaşlarımızın sağlığı açısından için elbette doğru bulduğumuz bir yaklaşımdır. Ancak bu devasa sağlık kampüslerinin, hastaların fizik mekn olarak sağlığa erişiminde güçlükler yaratabileceği ve salt hastane işletmeciliği perspektifi ağır bastığında sağlık hizmet sunumunun bir bakıma özelleşmesi sonucunu doğurabileceği gözlerden uzak tutulmamalıdır. Bu anlamda Türkiye'de hlihazırda kişi başına düşen yatak sayısı OECD ortalamasının altında iken var olan hastanelerin kapatılmasından vazgeçilmelidir. Bu anlamda şehir hastaneleri gelecekteki sağlık ihtiyaçlarının karşılanması ve hasta başına düşen yatak sayısının artırılması için bir önlem olarak düşünülmelidir' dedi. 'İHALELERE KURBAN EDİLMESİNİ ÖNLEYECEK BİR PLANLAMA YAPILMALIDIR' Şehir hastanesi kampüsü içinde eczane açılmaması eczacılar açısından oldukça memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Yılmaz; 'Ancak mevcut durumda, şehir içindeki hastaneler kapandığı ve şehir hastanesinin etrafındaki arsalar da çoktan kapatıldığı için hastane karşısı eczanelerin ciddi bir ekonomik çöküşü ya da eczane göçü olgusu ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu hastaneler açılmadan önce ilaç hizmetinin kesintisizliğini de asla göz ardı etmeden mevcut eczanelerin varlıklarını sürdürebilmesini sağlayacak, hastanenin büyüklüğüne paralel biçimde etrafında açılacak yeni eczaneler için altyapı oluşturacak, kamusal sağlık hizmeti sunan eczanelerin yüksek rant ve ihalelere kurban edilmesini önleyecek bir planlama yapılmalıdır' şeklinde konuştu. 'KONTENJANLARI AZALTMAYA ÇAĞIRIYORUZ' Türkiye'de 2000'li yıllar boyunca Eczacılık Fakültelerinin sayısı hızlı bir şekilde yükseldiğini ifade eden Yılmaz; '1970'lerden 2000'lerin başına 7-8 Eczacılık Fakültesi varken bugün 37 Eczacılık Fakültesi vardır. 2001-2002 döneminde 4 bin civarında eczacılık öğrencisi, 700 civarında mezun varken bugün öğrencisi sayısı 10 binlere, mezun sayısı bin 400'lere ulaşmıştır. Bu kadar sayıda Eczacılık Fakültesi'nin varlığının istihdam edilebilirlik açısından ne gibi sonuçlar doğurduğunu, doğuracağını dikkatle incelemek gerekir. Yeni kurulan Eczacılık Fakültelerinde fiziksel altyapı ve donanım eksikliğinin ötesinde en zayıf noktalardan birini eczacı öğretim üyesinin yetersizliği oluşturmaktadır. Bu durumun eczacılık eğitiminin kalitesinde bir düşme yaratacağı açıktır. Bu anlamda YÖK'ün mevcut durum ve uzun vadeli projeksiyonla tutarlı bir yükseköğretim politikası geliştirerek, yeni Eczacılık Fakültesi açılmasına cevaz vermemeye ve mevcut olanların kontenjanları azaltmaya çağırıyoruz' diye konuştu. 'TOPLUMUMUZ REÇETESİZ İLAÇLARA HENÜZ HİÇBİR ŞEKİLDE HAZIR DEĞİLDİR' Reçetesiz ilaçlar hususuna da değinen Yılmaz; 'Hepinizin yakından takip ettiği gibi zaman zaman alevlenen ve halk sağlığını birebir ilgilendiren bir mesele var: Reçetesiz ilaçlar. Bir süredir reçetesiz ilaç kategorisindeki ilaç sayısının 87'den binli rakamlara kadar çıkartılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Reçetesiz ilaçların sıklıkla ilaçta reklam ile beraber yürüyen bir olgu olması bizler de söz konusu ilaçların reklamının serbest bırakılacağına dair endişeler uyandırmaktadır. Hasta-insan odaklı eczacılık anlayışı çerçevesinde toplum sağlığının, hasta güvenliğinin, ilaca erişim hakkının ve nitelikli ilaç hizmeti sunumunun korunması ve geliştirilmesi dün olduğu gibi bugün de birincil önceliğimizdir. Sağlık okuryazarlığı düşük, ekonomik kaynakları kısıtlı olan toplumumuz reçetesiz ilaçlara henüz hiçbir şekilde hazır değildir. Diğer yandan toplumun sağlık okur-yazarlığı düzeyi göz önünde bulundurulduğunda, ilaçların herhangi bir ticari ürün gibi reklamının yapılması, ilaç kullanımının artmasına bağlı olarak ilaçlardan kaynaklı sorunları ve tedavi gerekliliğini, dolayısıyla hem kişilerin hem kamunun sağlık maliyetlerini artıracaktır. İyice ağırlaşacak, dallanıp budaklanacak, ceremesini çok acı bir biçimde çekeceğimiz sağlık riskleri, hatta ölümler ile karşılaşmak istemiyorsak reçetesiz ilaç, ilaçta reklam ve internetten ilaç satışına yönelik girişimlere izin verilmemelidir. İlaç hekim reçetesiyle eczacı kontrolü ve danışmanlığında hastaya sunulmalıdır. Bu bağlamda tıbbı bitkisel ürünler, gıda takviyeleri ve kozmetikler gibi diğer sağlık ürünleri de eczacı eliyle eczanelerden sunulmalıdır' ifadelerini kullandı. 'BİREYLERİ HAYATİ RİSK İLE KARŞI KARŞIYA BIRAKTIĞINI BİLİYORUZ' Zayıflama hayaliyle kullanılan ürünlerin açtığı sonuçlara da değinen Yılmaz; 'Özellikle internet üzerinden ilaç ve diğer sağlık ürünlerinin satışı, bireylerin rekabet amacı taşıyan ticari reklamlar yoluyla yanlış bilgilendirildiği, hastalığını/rahatsızlığını tedavi edeceğini düşündüğü ilaçlara hekim tarafından kontrol ve tetkikleri yapılmadan, reçetesi olmadan, rastgele ve denetimsiz şekilde ulaşabildiği bir kanal açtı. Özellikle, zayıflama ürünlerinin, saç dökülmesine yönelik ürünler ve cinsel fonksiyon bozukluklarına ilişkin ürünlerin yaygın olarak internet kanalı ile sunumu bireyleri çoğunlukla hayati risk ile karşı karşıya bıraktığını biliyoruz. Bu internet sayfalarının güvenilir ve doğru bilgiler verdiklerini kabul etsek dahi, ulaşılan bilginin analizi ve bireyin sağlık durumuna uygunluğu konusunda hekim ve eczacının rehberliği şarttır. İnsan sağlığını doğrudan etkileyen bu ürünlere erişim esnasında, ürünlerin kullanım şekli, miktarı ve süresi hakkında kişiye açık ve net bir bilgi verilmesi ve mutlaka kişiye özgü bilgilendirmelerin yapılması gereklidir. İnternet üzerinden gerçekleştirilen satışlarda söz konusu danışmanlık ve bilgilendirmenin yaşama geçirilmesi mümkün değildir. Eczacı ilaçların ve sağlığa ilişkin ürünlerin hastalıklara ve insan vücuduna etkileri, birbirileri ve gıdalarla etkileşimi ve ilaçla tedaviden en iyi sonuçların alınması konusunda yetkinliğe sahip asli sağlık mensubudur' dedi. 'MESLEKİ GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE KAZANMAYA DAVET EDİYORUZ' Yılmaz, açıklamalarının devamında: 'Yine sağlık otoritesinin aldığı kararlarla eczane dışına çıkarılan kemoterapi ilaçları, günübirlik olarak adlandırılan ilaçlar, mamalar, botoks ürünleri, aşılar ve eklem içi sıvıları gibi ürün kalemlerinin yeniden eczacı eliyle, eczanelerden temin edilmesi hem halk sağlığı risklerinin asgariye indirilmesi hem kamu ekonomisinin korunması açısından önemlidir. İlaç ve diğer sağlık ürünlerinin aslî uzmanı eczacının devre dışı bırakılarak eczacılar dışında herkesin eczacılık yapmaya soyunmasına daha ne kadar müsaade edileceği artık samimi olarak sorulması gereken bir sorudur. Türkiye'de eczacılığın genleriyle oynayacak, eczaneleri ayrıştıracak ve meslekî dayanışmayı zayıflatacak, toptan ilaç ve eczane perakendeciliği gibi uygulamalarla eczanelerin sahiplik yapısını değiştirerek zincirin önünü açacak bu tür projelere geçit vermeyeceğimizi buradan ilan etmek istiyoruz. Bu noktada değerli meslektaşlarımızı, Kooperatif Aidiyet Yılı iln ettiğimiz 2017'de kendi öz-varlığımız, öz ekonomik örgütlenmemiz olan Eczacı Kooperatiflerinin şemsiyesi altında toplanmaya, kooperatiflere güç vermeye ve mesleki geleceğimizi birlikte kazanmaya davet ediyoruz' ifadelerini kullandı. SGK İLE PROTOKOL REVİZYONU GERÇEKLEŞTİRİLDİ Sosyal Güvenlik Kurumu ile bir protokol revizyonu gerçekleştirdiklerini söyleyen Yılmaz; 'Protokolün hem kamu, hem eczacılar, hem de halkımız açısından en büyük kazanımı ayaktan tedavide kullanılan tıbbi malzemelerin eczaneler aracılığı ile sigorta kapsamındaki yurttaşlarımıza ulaştırılması olmuştur. Böylece vatandaşların tıbbi malzemeye erişimi kolaylaştığı gibi medikal ürünlerin hem fiyat hem kalite açısından kontrolü de sağlanmış olacaktır. Hepinizin bildiği gibi eczaneler 2004'lerden itibaren uzun süre ciddi anlamda ekonomik daralma yaşadı. Özellikle 2009'dan sonra uygulanan global bütçe uygulamaları ile ekonomik kaybımız daha da arttı. Protokollerle eczacı lehine elde ettiğimiz kimi kazanımlarda enflasyonist baskı dolayısıyla hızla eridi. Uzun süre bir Protokol imzalayamadık, nihayet geçen sene eczacıları ekonomik anlamda kısmi de olsa da rahatlatacak bir protokol imzalamayı başardık. Bu Protokol, eczacının sağlık-ilaç danışmanı olarak verdiği hizmet dolayısıyla Kurum tarafından ödenen reçete hizmet bedellerinde enflasyon oranında bir iyileştirme öngörüyordu. Protokol revizyonu ile reçete hizmet bedellerinde enflasyon oranında yapılacak artışı da 1 Nisan'dan itibaren geçerli olmak üzere eczacılarımıza yansıttık. Kuşkusuz bunlar hayli önemli ancak eczane ekonomilerinin bütünüyle düzlüğe çıkabilmesi ve eczacının ekonomik sıkıntılardan uzak bir sağlık çalışanı olarak hizmet üretebilmesi için: Yüzdesel ve sabit kr marjının iyileştirilmesi; pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi eczacıya aşılama, tansiyon, şeker ölçümü, sigara bıraktırma gibi eczane temelli ekstra hizmetler ve bu hizmetler bağlamında sunduğu danışmanlık hizmeti meslek hakkı adı verilen sabit bir ücret ödenmesi; eczane dışına çıkarılan ürünlerin tekrar eczaneye döndürülmesi gerekli' dedi.

Bakmadan Geçme