Dünümüz, Bugünümüz Ve Yarınımız: Kültürel DNA
Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen, Türk sanatlarının kökeninden bahsederek, bu sanatların gelecek kuşaklara aktarılmasının önemli olduğuna vurgu yaptı.
Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Muhammet Bilgen, Türk sanatlarının tarihsel kökenleri değinerek bu sanatların geçmişten günümüze kadar uzanan yolculuğundan bahsetti.
Bilgen, bu sanatların korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının önemli olduğuna vurgu yaptı.
Muhammet Bilgen, Türk Sanatı hakkında Kğıtta ve kitapta tezhip, minyatür sanatı ve ebru sanatı; deride ciltçilik (cilt sanatı); mimaride kalem işi ve çini sanatı, müzeyyan pencere (vitray), sedefkrlık; tekstilde halı, kilim ve kumaş tasarımları için 'kültür elçisi' benzetmesi yaparak, geçmişten gelen kültürel izlerin bu sanatlar sayesinden günümüze taşındığını dile getirdi.
Doç. Muhammet Bilgen, Geleneksel Türk Sanatlarında kullanılan motif, tasarım ve kompozisyonların kökeninin Hunlara hatta Hunlardan da önce Sakalara (İskit) dönemine kadar dayandığını ifade etti.
Bilgen, Türk Sanatlarının toplumdaki üslup ve tarzına değinerek, Türk devletlerinin güçlü oldukları dönemlerde kendi üslup ya da tarzlarını Türk sanatlarına yansıttıkları, güçlerini kaybettikleri dönemlerde ise başka devletlerin etkisi altında kalarak eser ürettikleri görüldüğünü söyledi.
Doç. Bilgen, bir halı ya da kilimdeki kompozisyonların motiflerin çeşitli anlamlarının olduğunu, yaşanmışlıkların adeta tabloya aktarılması gibi halı ya da kilime aktarıldığını ve bu açıdan bakıldığında Türk sanatları ve Türk sanatı ürünlerinin toplumun belleğini de oluşturduğunu dile getirdi.
Geleneksel Türk Sanatlarında kullanılan motif, tasarım ve kompozisyonların kökeninin Hunlara hatta Hunlardan da önce Sakalara kadar dayandığını belirten Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Doç. Muhammet Bilgen; 'Geleneksel Türk Sanatlarında kullanılan motif, tasarım ve kompozisyonların kökeninin Hunlara hatta Hunlardan da önce Sakalara (İskit) kadar gittiğini söyleyebiliriz. Hunlardan Göktürklere, Uygurlara, Selçuklulara, Osmanlılara ve en nihayetinde günümüze kadar nesilden nesile aktarılarak gelmiştir. Halı ve kilimlere, günlük kullanım eşyalarına, at koşum takımlarına, savaş aletlerine işlenerek gelecek nesillere aktarılan motifler farklı alanlarda farklı görünümlerde ve farklı tekniklerde değişik malzemeler üzerine aktarılmışlardır. Kğıtta ve kitapta tezhip sanatı, minyatür sanatı, ebru sanatı, deride ciltçilik (cilt sanatı), mimaride kalem işi ve çini sanatı, müzeyyan pencere (vitray), sedefkrlık, tekstilde halı, kilim ve kumaş tasarımı gibi isimler alan Türk sanatları geçmişin izlerini günümüze taşıyan kültür elçileridir. Türk devletlerinin güçlü oldukları dönemlerde kendi üslup ya da tarzlarını Türk sanatlarına yansıttıkları, güçlerini kaybettikleri dönemlerde ise başka devletlerin etkisi altında kalarak eser ürettikleri görülür. 15 ve 16'ncı yüzyıllarda Osmanlı Cihan Devleti hkimiyetinde klasik dönemini yaşayan Türk sanatları, 17'nci yüzyılın ikinci yarısı ve 18'nci yüzyıldan itibaren ekonomik, siyasi ve iktisadi gidişata paralel olarak batı etkisine girmiş ve zamanla ihtişamlı dönemlerinden uzaklaşmışlardır' dedi.
'Türk Sanatlarının Korunması Ve Gelecek Kuşaklara Aktarılması Gerekir'
Bir millet dünya arenasında var olmak istiyorsa kendi benliğini ve kültürünü, korumak zorunda olduğunu vurgulayan Doç. Muhammed Bilgen; 'Bir millet dünya arenasında var olmak istiyorsa kendi benliğini ve kendi kültürünü, kültür-sanat ürünlerini koruyarak var olmak zorundadır. Bu sebeple Türk sanatlarının korunması ve gelecek kuşaklara kültürel değerleri korunarak aktarılması gerekir. Bir halı ya da kilimdeki kompozisyonların motiflerin çeşitli anlamlarının olduğunu, yaşanmışlıkların adeta tabloya aktarılması gibi halı ya da kilime aktarıldığını görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında Türk sanatları ve Türk sanatı ürünleri toplumun belleğini de oluşturuyor. Bu yönü Türk sanatlarını kültürel açıdan oldukça önemli kılıyor' ifadelerine yer verdi.
'Türk Sanatlarının Bilinirliği Her Geçen Gün Artıyor'
Türk sanatlarının yeri geçmiş yıllara nazaran daha iyi durumda olduğunu söyleyen Doç. Muhammed Bilgen; 'Modern dünyamızda Türk sanatlarının yeri geçmiş yıllara nazaran daha iyi durumda. Türk sanatlarının bilinirliği her geçen gün artıyor. Artık birçok üniversitemizde Güzel Sanatlar Fakültelerinde Geleneksel Türk Sanatları Bölümleri var. Bunların yanı sıra çeşitli kurslar aracılığı ile de Türk sanatları alanlarında yeni eserlerin üretilmesi sağlanıyor. Fakat burada hemen şu hususu ifade etmeliyim ki bazen ehil olmayan kişilerin elinde Türk sanatları zarar da görmüyor değil. İlerde bu alanlarda eğitici olarak görev alan kişilerin yeterliliklerini denetleyecek bir mekanizma kurulursa bu zararında önüne geçilebilir' şeklinde konuştu.
'Birçoğumuz Henüz Türk Sanatlarından Haberdar Bile Değiliz'
Kendi öz sanatlarımıza hak ettiği değeri tam manada henüz verilmediğini vurgulayan Doç. Muhammed Bilgen; 'Toplum olarak Osmanlı Cihan Devleti'nin son dönemlerinde başlayan ve etkisi günümüze kadar devam eden batı etkisi (ya da tabiri caiz ise batı seviciliği) altından henüz tam olarak çıkmış değiliz. Kendi öz kültürüne yabancılaşmış ya da yabancılaştırılmış bir millet olarak kendi öz sanatlarımıza hak ettiği değeri tam manada henüz veremiyoruz maalesef. Bazen batı tarzda yapılmış yağlıboya bir tabloyu evimizin duvarına asmayı Türk ebru sanatının örneği olan bir tabloya ya da Pablo Picasso gibi birçok batılı sanatçının hayran kaldığı hat sanatı örneği bir tabloya tercih edebiliyoruz. Öğle görünüyor ki birçoğumuz henüz Türk sanatlarından haberdar bile değiliz. Kendi kültürüne yabancılaştırılmış bir toplum olmanın sonuçları elbette bunlar. Fakat her geçen gün toplumumuzda kendi kültürüne ve kendi kültür ürünü olan sanatlara bakış açısının gittikçe değiştiği ve her geçen gün daha fazla farkındalık oluştuğu bir gerçektir' dedi.
'Genç Nesil Kendi Kültür Ve Sanatına Alıştırılmalıdır'
Türk sanatları ve Kültürünün tanıtıldığı ve öğretildiği derslerin zorunlu ders haline gelmesi gerektiğini belirten Doç. Muhammed Bilgen; 'Türk sanatlarının genç nesiller tarafından öğrenilmesi ve sahiplenilmesi için medyaya önemli görevler düşmektedir. Elbette Türk sanatları ile ilgili temel düzeyde bilgi anaokullarından başlamak kaydı ile milli eğitimde verilmelidir. Bu konuda bazı düzenlemeler olmakla birlikte Türk sanatları ve Kültürünün tanıtıldığı, öğretildiği ders ya da dersler zorunlu ders kategorisine alınmalı genç nesil erken yaşlardan itibaren kendi kültür ve sanatına alıştırılmalıdır. Doğru teknik ve içerikler ile hazırlanmış bir eğitim programının yanı sıra medyanın doğru yönlendirmesi ve televizyon internet gibi sosyal medya alanlarının konuya bilinçli eğilmeleri, tanıtıcı ve özendirici yayın, program, etkinliklerle destek vermeleri Türk sanatlarının genç nesil tarafından daha çabuk kabullenilmesini ve korunarak geleceğe aktarılmasını sağlayacaktır' ifadelerini kullandı.
'Dijitalleşmenin Dezavantajlarının Yanı Sıra Çeşitli Avantajları Da Vardır'
Teknoloji ve dijitalleşme yalnızca genç nesli değil, bütün kesimleri etkisi altına aldığını belirten Doç. Muhammed Bilgen; 'Teknoloji ve dijitalleşme yalnızca genç nesli değil hemen hemen bütün kesimleri etkisi altına almıştır. Teknoloji ve dijitalleşmenin dezavantajlarının yanı sıra çeşitli avantajları da vardır. Asıl olan avantajlarının üzerinde durulup, Türk sanatlarında bu avantajların nasıl sonuna kadar kullanılabileceğinin belirlenmesidir. Bu açıdan bakıldığında, elinde telefonu olan ve sosyal medyayı az ya da çok kullanan, evinde televizyonu olan herkese Türk sanatlarını tanıtabilme imknı doğmuştur. Ayrıca Türk sanatlarının icra aşamalarında tasarım yaparken teknoloji ve dijital ortamlar muazzam kolaylıklar ve fırsatlar sunmaktadır. Eğer kendi kültürüne ve sanatına yabancı olmayan bir genç nesil yetiştirilebilirse teknoloji ve dijitalleşmenin Türk sanatları için dezavantaj değil avantaj olacağını düşünüyorum' dedi.
'Her Birey Kendi Sanatını Benimserse Kendi Kültürünün Elçisi Haline Dönüşür'
Toplumun kendi sanatını tanıması ve özümsemesi gerektiğini vurgulayan Doç. Muhammed Bilgen; 'Uluslararası düzeyde birçok tanıtım yapılıyor fakat defaten belirtildiği üzere öncelikle toplumun kendi sanatını tanıması ve özümsemesi gerekir. Gencinden yaşlısına her birey kendi sanatını benimser ve öğrenirse kendi kültürünün ve sanatının elçisi haline dönüşür. Bu durum filmlere, dizilere, tv programlarına, sosyal medyaya yansır. Televizyon, sosyal medya, internet yolu ile dünyanın her yerine ulaşabilirsiniz. Elbette bu uzun vadede düşünülecek bir çözümdür. Kısa vadede nasıl uluslararası düzeyde tanıtabiliriz derseniz akla ilk medya ve internet ortamı gelir. Ayrıca ülkemize gelen turistlerin yalnızca deniz, tatil için gelmediği, müzeleri ve tarihi meknları ziyaret maksadı ile gelen turist sayısının oldukça fazla olduğu bir gerçektir. Müzelerde sürekli canlı uygulamalar ile Türk sanatların tanıtımına yönelik çalışmalar yapılabilir. Devlet desteği ile ve üniversiteler aracılığıyla farklı ülkelerde yapılan çalıştayların, sempozyumların sayısı artırılabilir. Akla gelebilecek her alanda Türk sanatlarının tanıtımı yapılabilir. Örneğin yurt dışına gönderilen ürünlerin kolilerinin üzerine bile bazı sanat çeşitlerinin tanıtım amaçlı baskıları yapılabilir. Avrupa-Amerika dizi ve filmleri ile nasıl Avrupa kültürü ve sanatı dünyaya pazarlanıyorsa, aynı şekilde Türk kültürü ve sanatları da dünyaya tanıtılıp pazarlanabilir' şeklinde konuştu.