Büyük usta mezarı başında anıldı

Kurtuluş Savaşımızın Anadolu’daki basın bayraktarı Açıksöz Gazetesi Kurucusu Hüsnü Açıksöz, ölüm yıldönümünde mezarı başında dualarla anıldı. Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti (KGC) Başkanı Erkan Yılmaz ve bazı Yönetim Kurulu Üyeleri, Kastamonu Genç Girişimciler Derneği (KASGEG) Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu ve bazı Yönetim Kurulu Üyeleri, Basın İlan Kurumu (BİK) Şube Müdürü Yaşar Kuru ve İstamonu Gazetesi Sahibi Hüseyin Karadeniz’in...

Kurtuluş Savaşımızın Anadolu'daki basın bayraktarı; Açıksöz Gazetesi Kurucusu Hüsnü Açıksöz, ölüm yıldönümünde mezarı başında dualarla anıldı. Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti (KGC) Başkanı Erkan Yılmaz ve bazı Yönetim Kurulu Üyeleri, Kastamonu Genç Girişimciler Derneği (KASGEG) Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu ve bazı Yönetim Kurulu Üyeleri, Basın İlan Kurumu (BİK) Şube Müdürü Yaşar Kuru ve İstamonu Gazetesi Sahibi Hüseyin Karadeniz'in de hazır bulunduğu anma programına, uzun yıllar Hüsnü Açıksöz üzerine önemli yazılar kaleme alan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eski'de katıldı. 'HÜSNÜ AÇIKSÖZ 150 YILLIK KASTAMONU BASIN TARİHİNİN EN GÜÇLÜ GAZETECISİ' Hüsnü Açıksöz'ün 150 yıllık Kastamonu basın tarihinin gelmiş geçmiş en güçlü gazetecisi olduğuna dikkat çeken KGC Başkanı Erkan Yılmaz, Açıksöz'ün milli mücadele zaferine kalemiyle, fikirleriyle güç kattığını kaydetti. Yılmaz, Açıksöz'ün mezarı başında yaptığı konuşmada şunları ifade etti: 'Hatırlanacağı üzere Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti olarak bizler 2015 yılını Hüsnü Açıksöz yılı ilan ediyoruz demiştik. Bu kapsamda ilk olarak büyük üstadın isminin bir yere verilmesi noktasında harekete geçtik. Kastamonu Belediye Başkanlığına sunduğumuz dilekçe doğrultusunda, Hüsnü Açıksöz'ün isminin en kısa sürede bir yere verileceğini ümit ediyoruz. İkinci olarak; Hüsnü Açıksöz'ün mezarını ziyaret etmek ve bir demet çiçek koyup, Fatiha okumayı arzu etmiştik. Bugün bu görevimizi de yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Üçüncü olarak da; önümüzdeki ay içerisinde Hüsnü Açıksöz paneli yapacağız. Bu paneli ölüm yıldönümü olan bugün değil de, önümüzdeki ay içerisinde yapmamızın nedeni okullarımızın da açılmasını beklemek ve Hüsnü Açıksöz'ü öğrencilerimizin de dinlemesini istemekten kaynaklanmaktadır. Her zaman gönlümüzde yaşıyorsun, rahat uyu Hüsnü Açıksöz' diye konuştu. KASTAMONU TOPRAĞI VE NASRULLAH SUYU GÖTÜRÜLDÜ Hüsnü Açıksöz'ün mezarına Kastamonu'dan götürülen toprak ve Nasrullah Camii Şadırvanından alınan su döküldü. Ayrıca karanfillerle birlikte Kastamonu'da yayın yapan gazetelerden de birer nüsha Açıksöz'ün mezarına bırakıldı.   'HER YIL 27 AĞUSTOS'TA MEZARI BAŞINDA OLACAĞIZ' KASGEG Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu ise konuşmasında; 'Geçen sene biz Kastamonu Genç Girişimciler Derneği olarak buradaydık ama baba dostu bizim derneğimizin gönül danışmanı, çok sevdiğim ve fikirlerini benimsediğim Mustafa Hoca olmasaydı biz Hüsnü Açıksöz'ü bilmiyorduk. Kastamonu'nun genç girişimcileri, iş adamlarıyız ama Kastamonu tarihinden belki biz de bir öz eleştiri yaparsak, bir haberdik. Mustafa Hocam bunu söyledikten sonra eksikliğimizi hissettik ve geçen sene Hüsnü Beyi naçizhane dernek olarak gelip andık. Bizler Kastamonu'nun gençleri olarak, kimsenin şüphesi olmasın Mustafa Hocanın yönlendirmesi ile bundan sonra dernek olsun olmasın her sene 27 Ağustos tarihinde mezarı başında anacağımıza söz verebiliriz. Çünkü Kastamonu değerlerine hepimiz sahip çıkmalıyız. Bu değerlere sahip çıkarken de bunu istikrarlı bir şekilde yapmalıyız. Bizler Kastamonu'nun gençleri olarak her zaman tarihine sahip çıkan gençler olacağız. Bundan sonra Hüsnü Açıksöz'ün Kastamonu'da yaşatılmasıyla ilgili ne gerekiyorsa da Erkan Başkanımın her zaman yanındayız' dedi. 'HÜSNÜ BEY ASLINDA KASTAMONU'DA YATMASI GEREKEN BİR İNSAN' Hüsnü Açıksöz üzerine önemli yazıları bulunan ve mezarı başında düzenlenen anma programında oldukça heyecanlı ve duygu yüklü olduğu gözlenen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eski, Kastamonu'nun Hüsnü Açıksöz'e bir vefa borcu olduğunu söyledi. Eski konuşmasını şu şekilde sürdürdü: 'Eğer o olmasaydı Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay ve Rıfat Ilgaz gibi isimler nerelerde yazacaklardı? Bizim Kastamonu bölgesindeki insanlara kimler moral verecekti? Hüsnü Bey aslında burada değil, Kastamonu'da yatması gereken bir insan. Kastamonu'yu çok seviyor, ve Kastamonu için 42 yıllık ömrünü harcamış bir insan.' 'HÜSNÜ BEY, MİLLİ MÜCADELEYE VE CUMHURİYETE HARÇ KOYAN BÜYÜK BİR İNSAN' Bundan böyle Hüsnü Açıksöz'ün garip olmayacağını, hep beraber sahip çıkacağımızı dile getiren Mustafa Eski; 'Kendisi gelmiş geçmiş Kastamonu basınının en büyük adamıdır' dedi. Mustafa Eski, zaman zaman gözyaşı döktüğü konuşmasını şu şekilde sürdürdü: 'Bugün çok müstesna bir insanın huzurundayız. Öncelikle birkere bizim Kastamonulu olarak Hüsnü Bey'den özür dilememiz lazım. Ben okumadım görmedim, bugüne kadar Kastamonu'dan bir heyet Hüsnü Bey'in mezarına gelip ziyaret etmedi. Geçen sene sağolsun KASGEG'den rica ettim. Geldiler arkadaşlarımız burada mezarı ilk defa ziyaret ettiler. Bugün biz bir heyet olarak, Kastamonu'dan ilk defa geliyoruz. 1939'da ölmüş rahmetli, ama biz onu buraya terk ettik. Hüsnü Bey, milli mücadeleye ve Cumhuriyete harç koyan büyük bir insan. Şimdi 1918 şartlarını düşünün, bir Mondros Mütakeresi vardı. Bizim tarihimizde imzaladığımız en ağır bir anlaşma. O zaman iki şık var; ya yabancı devletlerin himayesine gireceksiniz ya da direneceksiniz. Özellikle İstanbul ağırlıklı bir grup insan direnmeyelim diyor. Ya İngiliz mandasını ya da Amerikan mandasını kabul edelim diyorlar. Bir kısım insan da bunu içine sindiremiyor. Bir grup aydın ve Mustafa Kemal, 15 Mayıs 1919'da İstanbul'dan ayrılıyor; malum hikaye, İstanbul, Amasya, Erzurum ve Sivas'ta kongreler yapıyoruz ve düşün peşime diyor. Şimdi o günün şartlarında Mustafa Kemal Paşa'nın peşine düşmek kolay değil. Çünkü Cumhuriyeti kurmuş, devrimleri yapmış büyük bir devlet adamı ama o gün Mustafa Kemal'in peşine düşmek cesaret, yürek ve güven ister. Ortada padişahın tayin ettiği valiler, yönetimler, ordu kumandanları var. Halk ikiye ayrılmış. Birisi bekleyelim ve görelim diyor, birisi düşelim peşlerine diyor, bir grup insan da 'bunlar münafıktır, düşmeyelim peşine' diyor. Yani böyle bir manzara var. Mustafa Kemal Paşa, Amasya'da iken, Hüsnü Bey ve arkadaşları diyorlar ki biz Kastamonu'da bir gazete çıkaralım. Kamuoyu oluşturacaksınız bu zamanda. Çünkü televizyon, internet, radyo yok. Birkaç tane yöntem var, bunlardan bir tanesi okullarda bol bol müsamere yapıyorlar. Kahramanlık türküleri, kahramanlık şarkıları söyleniyor. İkincisi, bol bol mitingler yapılıyor. Mitinglerden bir tanesi de 10 Aralık 1919'da Kastamonu'da kadınların yaptığı meşhur mitingdir, son yıllarda iyi gündeme geliyor. Bir diğeri de yerel gazete çıkaracaksınız. Şimdi yerel gazete çıkartmak kolay değil. İçimizde basın mensubu arkadaşları var, ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyorum. Bunun kağıdını, finansmanını bulacaksınız. İşte Hüsnü Bey bunların bazılarını yapıyor. 15 Haziran 1919 günü Açıksöz adıyla gazeteyi çıkartıyor bir grup arkadaşıyla birlikte. Ona lisenin hocaları, arkadaşları destek veriyor. Ama bu Açıksöz Gazetesi, 1919'dan 1931'e kadar her şeyiyle Hüsnü Bey'in üzerindedir. Hüsnü Bey, bazen resmi bazen gayri resmi bu gazetenin yazı işleri müdürüdür; bazen resmi bazen gayri resmi sahibidir. Kısa bir süre devlet memurluğu da yaptığı için devlet memuru olduğu zamanlarda görünürde gazetenin yönetiminde değildir ama bir fiil bu gazete 1919'dan 1931'e kadar Hüsnü Bey'in üzerindedir. Hüsnü Bey, o yıllarda bazen kendi imzasıyla, bazen hiç imza koymadan Açıksöz'de yazılar yazıyor. 24 Ağustos 1919'da yazdığı yazının başlığı 'Mandadan Evvel İstiklal'dir. İstanbul'da oturanların bazıları İngiliz mandası, bazıları ise Amerikan mandası diyor. Bazıları da İngiltere ile bizim vaktiyle dostluğumuz da vardı ahbaplığımız da vardı, İngiliz mandası daha iyidir diyor. Ama siz bağımsızlığınızı kaybettikten sonra ister İngiliz mandasına girmişsiniz, ister Fransız mandasına girmişsiniz ne ifade eder?' 'KASTAMONU'NUN AYDINLARI, SÜREKLİ YAZI YAZARAK GAZETEYE DESTEK OLUYORLAR' Hüsnü Açıksöz'ün milli mücadele boyunca mücadeleyi kalemiyle ve fikriyle destekleyen bir insan olduğunu ifade eden Eski; 'Daha sonra da milli mücadele bittikten sonra Cumhuriyet çizgisinde ölünceye kadar bu düzenini devam ettirdi. Açıksöz, sıradan bir gazete değil. Bugün, inkılap tarihimizin en önemli gazetelerinden bir tanesidir. Milli mücadelenin en önemli hattı ve koridoru, İnebolu-Ankara hattıdır. Çünkü milli mücadelede tüketilen silah ve cephanenin üçte biri İnebolu'dan gelmiştir. Özellikle bu silah ve cephanenin önemli bir kısmı o yıllarda Rusya'dan geliyor. İnebolu'da liman da yok, gemiyi yağmalarcasına sahile çıkartıyorlar silahları. Sahile çıkartmak da yetmiyor. İnebolu'nun bütün o fedakar insanları, o silahları alıyorlar, top menzilin daha dışarısına doğru taşıyorlar. Bizim Açıksöz Gazetesi işte o İnebolu-Ankara hattında halkın moralini yükselten önemli bir gazete. Hüsnü Beyi'in 30 dolayında imzalı makalesi var, imzasızları daha çok. Bu gazete sadece milli mücadeleye destek vermekle kalmamış, bugün Kastamonu'da eli kalem tutan insanların toplandığı, aydınların buluştuğu bir karargah haline gelmiştir. Bu karargahta, Kastamonu'dan gelip geçen önemli şahsiyetler var. Bunların arasında adını rahmetle zikredelim, Mehmet Akif'de var. 19 Ekim 1920 günü Kastamonu'ya gelmiş, iki buçuk ay kadar kalmış ve 24 Aralık'ta ayrılmış. Mehmet Akif, Kastamonu'da kaldığı sürede bütün vaktini Açıksöz İdarehanesi'nde geçiriyor. Orada Kastamonu'nun aydınlarıyla sohbet ediyor, Milli Mücadele üzerine konuşuyorlar. Gelip geçen diğer siyasi-askeri önemli şahsiyetler de yine Açıksöz İdarehanesi'nde bulunuyor. Bunların hepsi Hüsnü Bey'in sayesinde oluyor. Peki Hüsnü Bey başka ne yapmış? Lisenin öğretmenleri, başta meşhur Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı olmak üzere Açıksöz Gazetesi'nde yazılar yazmışlardır.  Bu da yetmemiş, lisenin öğrencileri şiirler yazıyor. Bunların arasında 'Bu Vatan Kimin' şiirini yazan Orhan Şaik Gökyay var. Lisenin öğrencileri arasında yine Açıksöz'de yazı yazan meşhur 'Bayrak Şiiri'nin şairi Arif Nihat Asya var. Yine lisenin ortaokul kısmında okuyan Rıfat Ilgaz var. Bütün bu bahsettiğim kişilerin şiirleri Açıksöz'de yayınlanıyor. Şimdi düşünün lise çağında bir öğrencisiniz, sizin şiirniz böyle bir gazetede yayınlanıyor gururlanmaz mısınız? Bu gençler açısından son derece önemli bir duygudur. Kastamonu'nun aydınları, başta öğretmenler olmak üzere, lisenin hocaları, öğrencileri sürekli yazı yazarak gazeteye destek oluyorlar. Bugün o desteği biz ne yazık ki yerel basına veremiyoruz. Bir tek lise var Kastamonu'da ama o birtek gazete akıl almaz şekilde Açıksöz'ü yazı bakımından destekliyor. Öyle ki onların yazdıklarını biz bugün yeni yazıya çevirirken zorlanıyoruz bunu itiraf etmek isterim. Bu kadar kültürü ve bilgiyi bu insanlar nerede aldı? İşte Hüsnü Bey, bu insanların bir araya gelmesine vesile oluyor. Eğer o gazete olmasaydı eğer, yerel hayatına başlamasaydı bu kişiler nerede yazı yazardı? Yazamazlardı. Önemli olan onlara bir zemin hazırlamaktı. İşte Hüsnü Bey'in böyle bir özelliği var. Şimdi yaşı genç olan Hüsnü Bey'i liseye devam ederken askere de almışlar, Kafkas Cephesinde savaşmış, gelmiş. Liseyi bitirdiği yıl da zaten gazete çıkartmaya başlıyor. 1931'e kadar devam ediyor. 1930'larda Serbest Fırka kurulduğunda Kastamonu'da Serbest Fırkanın da kurucuları arasında yer alıyor. Sonra 5-6 ay geçtikten sonra Serbest Fırka, bilinen sebepler dolayısıyla kapatılıyor, Hüsnü Bey de siyasi hayattan elini ayağını çekiyor. Zaten 1931'de de gazetesi kapanıyor. Kapanıyor ama Kastamonu'da gazete yok. Bir tek Vilayet Gazetesi çıkıyor, o da resmi gazete. Resmi Gazete'nin bir değeri olmaz. 1937'ye geldiği zaman Hüsnü Bey, 'Memlekette bir sıkıntı var, ne yapayım? Bir gazete daha kurayım' diyor. Bu sefer Doğrusöz'ü kuruyor. Bu gazetelere isim vermek önemli bir şeydir. 19 Mayıs 1937 günü yeni gazeteyi çıkartıyor. 1931 ile 1937 arasında Kastamonu'da basın yönünden büyük bir boşluk var' şeklinde konuştu. 'BİZİM HÜSNÜ BEYE BİR VEFA BORCUMUZ VAR' Doğrusöz Gazetesi ile birlikte Hüsnü Açıksöz'ün yeniden basın hayatına atıldığını belirten Mustafa Eski şunları kaydetti: '220 dolayında yine kendi imzasıyla yazdığı makale var Doğrusöz Gazetesi'nde. Bunları 2008'de ben bir kitap haline getirdim. Başka şiirleri de var Hüsnü Beyin. 1939'a geldiğimizde Hüsnü Bey diyor ki ben memlekete daha iyi hizmet edeyim diyor ve bu sefer milletvekili oluyor. Fakat kısa bir süre sonra İstanbul'da rahatsızlanarak Şişli Etfal Hastanesi'nde bir ameliyat geçirmiş ve orada masadan kalkamamış. O şartlarda cenazeyi Kastamonu'ya getiremezsiniz. Çok arzu etmişler ama bu şartlar dolayısıyla Hüsnü Bey'i İstanbul'a defnetmişler. O gün bu gündür Hüsnü Bey burada yatıyor.  Bizim Hüsnü Beye bir vefa borcumuz var. Eğer o olmasaydı bu bahsettiğim insanlar nerelerde yazılacaklardı, bizim Kastamonu bölgesindeki insanlara kimler moral verecekti? Gazete deyip aklımızda büyütmeyelim. İlk çıkan gazete tek yaprak, önlü arkalı iki sayfa ve haftalık. Sonra bu dört sayfa oluyor çünkü 15 Haziran 1919'dan itibaren 15 Eylül'e kadar Kastamonu Kuvay-i Milliyeleri henüz birleşmemiş, hala İstanbul hükümetinin yönetimi hakim. 15-16 Eylül'den itibaren Kastamonu Kuvay-i Milliye ile birleşince herkesin olduğu gibi Hüsnü Beyin de nefesi biraz genişlemiş, ondan sonra yeni yönetim gazeteyi ve Hüsnü Beyi destekliyor ve yoluna o şekilde devam ediyor. Biz Hüsnü Beye karşı ne söylesek az. Bugün bir vefayı yerine getiriyoruz. Hüsnü Beyin huzurunda burada toplanıp tarih dersi vermek istemem ama burada toplandık ve Hüsnü Bey hakkında birşey söylememiz lazım. Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Hüsnü bey inançlı adam ve herşeyden evvelsi de güçlü bir adam. Genç yaşta rahmetli olmuş ve 42 yıl gibi ömrüne o zor şartlarda bu kadar büyük işleri sığdırmıştır. Bugün biz Hüsnü Beyin huzurunda gecikmiş bir ziyareti yerine getiriyoruz ve mahcubuz. İnşallah bundan sonraki yıllarda her 27 Ağustos günü Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti ve İstanbul'daki genç Kastamonulu arkadaşlarımızla birlikte Hüsnü Beyi ziyaret etmek bir asli görevimiz haline gelir. Biz değerlerimizi unutuyoruz, terkediyoruz. Hüsnü Bey aslında burada değil, Kastamonu'da yatması gereken bir insan. Kastamonu'yu çok seviyor, ve Kastamonu için 42 yıllık ömrünü harcamış bir insan. Nur içinde yatsın. Çok büyük bir hizmeti yerine getirdiniz. Bundan sonra Hüsnü Bey burada garip değil, hep beraber sahip çıkacağız. Kendisi gelmiş geçmiş Kastamonu basınının en büyük adamıdır. Hüsnü Bey, Kastamonu basınının en abide temsilcilerinden birisidir, bunu böyle bilelim ve yansıtalım, yeni nesile de böyle aktaralım. Allah gani gani rahmet etsin. Bu insanlar vatana millete büyük hizmet ettiler, bizim bu insanlara minnet borcumuz var. Bugün geç de olsa bunu yerine getirmeye çalıştık.'

Bakmadan Geçme