2,5 Milyon Kişi Bu Hastalıktan Hayatını Kaybetti
İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, 12 Kasım Dünya Pnömoni Günü münasebetiyle bilgilendirmede bulundu.
İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, 12 Kasım Dünya Pnömoni Günü münasebetiyle bilgilendirmede bulundu.
İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Çağdaş Derdiyok, pnömoni hastalığı hakkında bilgi vererek; “Zatürre (pnömoni), dünyada çocuk ve erişkinde ölüme en sık neden olan enfeksiyon hastalıklarından biridir. 2009 yılında ‘Zatürreyi Durdurma İnsiyatifi' (Stop Pneumonia Initiative) tarafından dünyada ve ülkemizde zatürreye ilişkin farkındalığı artırmak, hastalığın önlenmesi ve tedavisini teşvik etmek ve hastalıkla mücadele için harekete geçmek amacıyla 12 Kasım Dünya Pnömoni Günü olarak belirlenmiştir. Pnömoni Her yaştan insanı etkileyebilir. Özellikle beş yaş altı çocuklarda ve yaşlı erişkinlerde önemli bir hastalık ve ölüm nedenidir. Toplumda gelişen pnömoniler (TGP), tüm dünyada hastane başvurularının, tedavi giderlerinin ve iş-okul günü kayıplarının önemli bir kısmından sorumludur. 2019'da dünyada toplam 2,5 milyon insan zatürreden hayatını kaybetmiştir. Yaklaşık yarısı 70 yaş ve üzeri bireylerden oluşmaktadır. 2022 yılında tüm dünyada 5 yaş altı 738 bin 974 çocuk zatürreden hayatını kaybetmiştir” dedi.
Pnömoni (Zatürre) Nedir?
Hastalık ve belirtileri hakkında da bilgi veren Derdiyok; “Bakteri, virüs, mantar gibi çeşitli mikroplarla oluşan akciğerdeki hava keseciklerinin iltihabıdır. Kazanılma yoluna göre toplum, hastane ve yoğun bakımla ilişkili olarak görülebilmektedir. Toplum kökenli pnömoni tüm dünyada hastaneye başvuruların, tedavi giderlerinin ve enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümlerin en sık sebeplerinden biridir. Zatürre ani başlangıçlı ve genellikle tedaviyle hızla iyileşen bir hastalıktır. Özellikle çocuklarda, 65 yaş üstü yaşlılarda, kronik bir hastalığı olanlarda (böbrek, şeker, kalp veya akciğer hastalığı gibi), sigara kullananlarda, bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalık veya ilaç kullanımı varlığında daha sık görülür. En sık görülen belirtiler ateş, öksürük, balgam çıkarma ve göğüs ağrısıdır. Hastalık ilerlediğinde ciddi nefes darlığı, deri ve mukozaların mavi renk alması (siyanoz) görülebilir. Ateş, öksürük, üşüme, titreme, balgam çıkarma gibi şikayetlerle gelen hastaların yapılan fizik muayenesi, laboratuvar tetkikleri ve akciğer görüntülemeleri birlikte değerlendirilerek tanı konulmaktadır. Ağır zatürre durumunda ve hastaneye yatırılan hastalarda kan testleri, bilgisayarlı tomografi ve balgam testleri gibi ileri incelemeler gerekebilir. Çoğunlukla saptanan etkenler Streptococcus pneumoniae, Legionella pneumophila, Haemophilus influenzae, enterik Gram-negatif basiller, Staphylococcus aureus, Mycoplasma pneumoniae ve virüslerdir. Toplum kökenli pnömonide en sık rastlanan etken bir bakteri olan Streptococcus pneumoniae' dır. Pandemiye neden olan Covid-19 etkeni SARS-CoV-2'nin yanı sıra İnfluenza A, İnfluenza B, Coronavirus, Parainfluenza, Respiratuvar Sinsityal Virüs, Paramiksovirüs gibi virüsler de zatürreye neden olabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Tedavide Neler Yapılır?
Hastalığın tedavisine değinen Derdiyok; “Tedavi için öncelikle hastalığın şiddeti skorlama sistemleri ile değerlendirilmektedir. Skorlama sistemleri; uygun antibiyotik tedavisinin seçimi, tedavi yeri (Ayaktan, serviste, yoğun bakımda) ve süresinin belirlenmesinde yarar sağlamaktadır. Bakterilerin neden olduğu zatürrede antibiyotik tedavisi oldukça önemli olup tanı konulduktan sonra en kısa sürede başlanmalıdır. Virüslerin neden olduğu zatürrelerde ise antiviral tedaviler kullanılabilmektedir. Tedavi süresi; hastalığın başlangıçtaki şiddetine, neden olan etkene, eşlik eden bir hastalık varlığına göre değişiklik gösterebilmektedir. Tedavide antibiyotiklerin dışında ağrı kesici ve ateş düşürücüler, oksijen tedavisi, sıvı tedavisi gibi diğer yardımcı tedavi seçenekleri de yer alabilmektedir” şeklinde bilgilendirmelerde bulundu.
Korunma Yöntemleri Nelerdir?
Derdiyok, hastalıktan korunma yöntemleri ile ilgili olarak ise; “Yeterli ve dengeli beslenmeli, kronik hastalıklar kontrol altında olmalı, alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır. Eller sabun ve su ile yıkanmalı ve temizliğe özen gösterilmelidir. Hastalık belirtileri başladıktan sonra en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Zatürrenin ağır seyretme riski olan kişilerin (yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar) pnömokok aşılarını ve yıllık grip aşısını yaptırmaları gereklidir. Grip ve zatürrenin toplumda yayılmaması için, mikroorganizmaların en çok saçıldığı hastalığın ilk günlerinde, okula, işe gidilmeyip evde istirahat edilmelidir. Ev halkını korumak için eller sık sık yıkanmalı, oda havalandırılmalıdır. Özellikle yakınında hastalığın ağır seyretme riski olan kişiler varsa hasta kişinin maske takması yararlı olacaktır. Risk grubundaki kişiler özellikle kış aylarında kalabalık ve havasız yerlerde bulunmaktan kaçınmalı, bulunması gereken durumlarda ise maske kullanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Zatürre Aşısı Yapılması Önerilen Durumlar
Açıklamalarına devam eden Derdiyok; “Pnömokoklar, toplum kaynaklı zatürrenin en yaygın nedenidir ve özellikle kış aylarında artış göstermektedir. Pnömokok aşısıyla pnömoni ve kan dolaşımı infeksiyonları önlenirken, hastaneye yatış ve yoğun bakıma duyulan ihtiyaç da azaltılabilmektedir. Altmış beş yaşın üzerindekiler, dalağı çalışmayan veya alınmış olanlar, kronik hastalığı olanlar (akciğer, kalp-damar, böbrek, karaciğer ve şeker hastalığı.), bağışıklık yetmezliği olan veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar, alkol bağımlılığı olanlar, HIV'le yaşayan bireyler, beyin omurilik sıvısı kaçağı olanlar zatürre aşısı olmalıdır” dedi.
Grip Aşısı Yapılması Önerilen Durumlar
Derdiyok son olarak; “Grip (İnfluenza) aşısının öncelikli olarak yapılması gereken kişiler risk gruplarında olanlar, yakın temaslıları ve sağlık çalışanlarıdır. Gebeler, 6-59 ay arası çocuklar ile 50 yaş üstü yetişkinler, kronik hastalığı olanlar (Astım dahil kronik akciğer hastalığı, diyabet, metabolik hastalıklar, kalp hastalığı, kronik karaciğer, kronik böbrek hastalığı, nörolojik hastalıklar), bağışıklığı baskılanmış hastalar, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süreli aspirin tedavisi kullananlar ve obez kişiler (yetişkinde: Vücut kitle indeksi ≥40 olanlar) grip aşısı olmalıdır. Sağlık çalışanlarına, komplikasyon riski yüksek olanlarla aynı evde yaşayanlara veya bakım verenlere de aşı yapılması önerilmektedir. Aşıya/aşı içeriğindeki maddelere karşı daha önce ciddi alerjisi gelişmiş olanlara grip aşısı yapılmamalıdır. Aşının erişkinlerde görülen en sık yan etkisi enjeksiyon yerinde ağrı ve hassasiyet olup bu yan etkiler bir iki gün içinde kaybolmaktadır. Ülkemizde uygulanan grip aşılarının inaktif (cansız) virüs aşıları olması nedeniyle aşıya bağlı grip gelişmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.