Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: 'Kastamonu İçin Ne Yapsak Azdır'
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir dizi programa katılmak için Kastamonu'yu ziyaret etti. Kastamonu ziyaretleri kapsamında ilk olarak Valilik makamını ziyaret eden Bakan Tunç, İsrail'in saldırıları, yargı paketi ve seçim güvenliğine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, valilik makamı ziyaretinde Vali Meftun Dallı, AK Parti Kastamonu Milletvekili Serap Ekmekci, AK Parti İl Başkanı Hasan Yağcıoğlu, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Akif Güzel, AK Parti İGM Adayı Doğan Ünlü ve kurum amirleri tarafından karşılandı.
Kastamonu’da olmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç; “Kastamonu kadim şehir. Anadolu’nun en önemli şehirlerinden. Benimde ortaokul ve lise hayatımın geçtiği yer Kastamonu. O nedenle Kastamonu’nun bizim gönlümüzde çok ayrı bir yeri var. Kastamonu Şerife Bacı’ların, Şeyh Şaban-ı Velilerin, evliyaların meftun olduğu bir kadim şehir. Onun için Kastamonu için ne yapsak azdır. Sayın Valimizle, milletvekillerimizle Kastamonu’yu değerlendirdik. Yapılacak hizmetlerle ilgili görüş alışverişinde bulunduk” dedi.
‘İsrail Bir Terör Örgütü Gibi Hareket Ediyor’
İsrail’in Gazze’de gıda yardımı bekleyenlere yönelik saldırılarına değinen Bakan Tunç; “Maalesef İsrail 7 Ekim’den bu yana insanlık suçu işlemeye devam ediyor. Orada soykırım suçu işleniyor. Bu konuda Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in, Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçisiyle açılan bir davada söz konusu. Bu davada mahkeme tedbir kararı verdi. Maalesef İsrail bugüne kadar, bir asırdır zaten uluslararası hukuka uymuyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun ve diğer uluslararası sözleşmeler ve uluslararası kuruluşların kararların hiçbirine bugüne kadar uymayan bir devlet. Maalesef dünde aslında bütün dünyayı ayağa kaldırması gereken, bütün uluslararası kuruluşları harekete geçirmesi gereken bir katliamla karşı karşıya kaldık. İsrail 7 Ekim’den bu yana maalesef sivillerin üzerine bomba yağdırıyor. 30 binden fazla Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Masumlardan oluşuyor. Bir insanlık dramı yaşanıyor, Filistin’de, Gazze’de. Hastaneler bombalandı, okullar bombalandı, mülteci kampları bombalandı. En son yardım için sıra bekleyen, o yardım malzemelerini almak için açlıktan çoluk çocuğunu korumak için bekleyen 100’den fazla Filistinlinin üzerine bomba yağdırılarak, bir katliam gerçekleştirildi. Sadece bu olay bile, orada işlenen insanlık suçlarının en önemli delilidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın artık bir an önce soykırım nedeniyle, savaş suçu nedeniyle soruşturmayı tamamlayıp; 2019’dan bu yana devam eden bir soruşturma var; bir de 7 Ekim’den itibaren ortada bütün dünyanın gözü önünde bir katliam gerçekleştiriliyor, bir an önce Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın da oradaki katliamı gerçekleştiren yöneticilerle ilgili, gerçek kişilerle ilgili dava açma durumu geç bile kalındı. Çok geç kalındı. Bir an önce açması lazım. Uluslararası Adalet Divanı’nda geçtiğimiz günlerde alınan tedbir kararı maalesef uygulanmıyor. İsrail mahkeme kararını tanımıyor. Dünkü katliamda bunu gösteriyor. O nedenle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acilen toplanması ve bu konuda gereken kararı alması gerekir. Bütün dünyanın tepki göstermesi gerekir. Türkiye olarak başında beri Sayın Cumhurbaşkanımız bölge liderleriyle kurduğu temaslarla ve Dışişleri Bakanımızın yoğun diploması çalışmasıyla bu akan kanın durdurulması noktasında gayretleri devam ediyor. Türkiye olarak hep Filistin’in yanında, Filistin mazlumları devam edeceğiz. İsrail bugüne kadar bir devlet olarak hareket etmiyor. Adeta bir örgüt gibi, hatta bir terör örgütü gibi hareket ediyor. Çocuklarını, kadınları açlıktan korumak için orada yardım bekleyen Filistinlilerin üzerine bomba yağdıran bir devlet olamaz. Bu ancak terör örgütü işidir. Dolasıyla insanlık vicdanında İsrail mahkumdur ama Uluslararası Adalet Divanı’nın tedbir kararının bir an önce uygulanması ve hayata geçirilmesi, orada bir an önce ateşkesin sağlanması gerekir. Tabii ki bu sorunun kalıcı çözümü, Türkiye’nin özellikle sürekli dile getirdiği, yine Uluslararası Adalet Divanı’nda en son yapılan görüşmelerde, Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcımızın ifade ettiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın da defalarca bütün uluslararası toplantılarda ifade ettiği gibi, bu artık bağımsız Filistin Devleti’nin 1967 sınırları çerçevesinde kurulması vakti çoktan gelmiştir. Biz orada bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması, Filistinlilerin hakkının uluslararası arenada korunması çağrısını hep yinelemeye devam edeceğiz. Bir kez daha saldırıyı şiddetle lanetliyoruz. Hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum” ifadelerini kullandı.
‘Terörle Mücadelede Kararlıyız’
8’inci Yargı Paketi’ne ilişkin de açıklamada bulunan Bakan Tunç; “8’inci Yargı Paketi için milletvekillerimiz yoğun bir çalışma gerçekleştiriliyor. Onlara teşekkür ediyoruz. 8’inci Yargı Paketi 43 maddeden oluşuyor. Özellikle buradaki amaç yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması. Vatandaşlarımızın adalet hizmetlerinden memnuniyetini en üst noktaya çıkarmak, yargının hızlandırılmasına yönelik bir takım usulü düzenlemeler hayata geçirmek, yine Anayasa Mahkemesi’nin süreç içerisinde iptal ettiği usule ilişkin maddeler vardı, bunların yeniden düzenlenmesine ilişkin maddeler var. Tabii suçla etkin mücadele bakımından, terörle etkin mücadele bakımından da önemli gördüğümüz hususlar var kanun teklifinde. Yine kişisel verilerin korunması ile ilgili; vatandaşlarımızın özellikle küresel şirketler artık alışveriş noktasında, internet alışveriş; tüm bunlar tabii ki kişisel verilerin hassasiyetle korunmasını gerektiriyor. Vatandaşlarımızın kişisel verilerinin yurtdışına aktarılması noktasındaki özellikle sorumlulukları belirleyen, o şirketlere veri sorumluluğu ve cezai müeyyidelerini belirleyen önemli düzenlemeler var. Türk Ceza Kanunu’nun hem adi örgütler bakımından, suç örgütleri bakımından hem de terör örgütleri bakımından 220 ve 314’üncü maddeleri var. O maddelerde ‘Örgüt üyesi olmamakla beraber, örgüt adına suç işleyen kişi, örgüt üyesi gibi cezalandırılır’ hükmü vardı. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Bunu ağır bir yaptırım olarak gördü. ‘Orantılı bir ceza değil’ gerekçesiyle iptal söz konusu oldu. Bu iptal sonrasında yasal düzenlemeyi gerçekleştirmek gerekiyordu. Çünkü burada terörle mücadelede bir rehavetin olmaması lazım. O anlamda TBMM’de milletvekillerimizde duyarlı davrandılar ve o maddenin bir an önce düzenlenmesine ilgili teklifi genel kurulun gündemine getirdiler. Komisyondan geçtikten sonrada, şimdi de genel kurulda görüşülüyor. Orada terör örgütü olmamakla beraber, örgüt adına suç işleyenlerin cezasını yeniden belirliyoruz. Anayasa Mahkemesi ‘Burada bir belirlilik yok. Bir kanuni ilkesine aykırılık söz konusu’ olduğunu ifade edince, o gerekçeye uygun olarak terör örgütü üyesinin de cezasını da belirliyoruz, eğer örgüt adına suç işlemişse, örgüte üye değilse bile cezası Ceza Kanunumuzda belirli bir şekilde yer alıyor teklifimizde. Yine adi örgütler bakımından; çete dediğimiz; suç örgütler bakımından da yine örgüt üyesi olmamakla beraber, örgüt adına suç işlemişse nasıl cezalandırılacağına ilişkin; normal suç örgütlerinde, adi suç örgütü dediğimizde, 2,5 yıldan 6 yıla şeklinde, silahlı örgütte, terör örgütünde ise 5 yıldan 10 yıla şeklinde; tabii bunun alt sınırları, üst sınırları, artırım, indirim sebepleri de söz konusu. Önemli bir düzenleme. Terörle mücadelede kararlıyız. Terörün her türlüsüyle mücadele noktasında, suç örgütlerinin temizlenmesi noktasındaki kararlığımızı da yasal düzenleme bakımında da, uygulama bakımında da sürdürmekte kararlıyız” şeklinde konuştu.
‘Seçimden Sonrada 9’uncu Yargı Paketi’ni Gündeme Getireceğiz”
Uzun yargılama süreçlerinden yaşanan mağduriyetlere yönelikte düzenlemeler olduğunu söyleyen Bakan Tunç; “Bunun dışında uzun yargılamalardan dolayı hak ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurular vardı. Biz yeni bir düzenleme yaparak, uzun yargılamadan dolayı ve koruma tedbirleri, ceza muhakemesi kapsamında haksız tutuklama, haksız yakalama, beraat ettikten sonra vatandaşlarımızın ‘Ben beraat ettim ama gözaltında kaldım, tutuklanmıştım’ şeklinde Anayasa Mahkemesi’ne tazminat talepleri vardı. Bununla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden önce Adalet Bakanlığı’ndaki Tazminat Komisyonu’na başvurmalarını düzenleyen bir kanun düzenlememiz var. Bu durumda vatandaşlarımızın özellikle Anayasa Mahkemesi’nde uzun süren tazminat talepleri yerine, daha çabuk, daha kısa yoldan hakkına kavuşması noktasındaki bir düzenleme. Tabii asıl olan yargılamaların uzun sürmemesi. Bu konudaki çalışmalarımızda devam ediyor. Yargının hızlandırılmasına yönelik hem bu teklifte var, hem de 9’uncu Yargı Paketi’nin hazırlıklarını neredeyse tamamlıyoruz. Seçimden sonrada 9’uncu Yargı Paketi’ni gündeme getireceğiz. Orada da yine yargının hızlandırılmasına yönelik, yine Ceza Muhakemesi Kanunu’nda cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya ve suçla mücadeleye yönelik önemli düzenlemelerimiz olacak. TBMM’de milletvekillerimizin takdirlerine sunacağız” diye konuştu.
‘Adli Para Cezalarında da Bir Artırım Söz Konusu’
Adli para cezalarının artacağına dikkat çeken Bakan Tunç; “Suçla etkin mücadele bakımından özellikle para cezasına çevrilen suçlar bakımından ya da gün-para cezası verilmiş sonra hapse dönüşen suçlar bakımından da caydırıcılığı arttırmak için yeni güncellemeler yapmamız gerekiyor. Adli para cezalarında da bir artırım söz konusu. Yine usule ilişkin birçok düzenleme var. Kanun yolları istinaf, itiraz, temyiz yollarında süreler çok karışık. Bu da hem avukatlar açısından hem de vatandaşlar açısından bir hak kaybına neden olabiliyor. Dolayısıyla burada bir düzenleme yapıyoruz. Tüm itirazlar, istinaf ve kanun yolu, temyiz yoluna başvurularda süre tebliğden itibaren 2 hafta şeklinde düzenleme yapıyoruz. Bazı davalarda tefhim yüze karşı okumayla başlıyordu, onu da kaldırıyoruz. Artık tebliğden itibaren 2 hafta kanun yollarındaki süreler. Bu da karışıklığı ortadan kaldıracak, sadeleşmeye yönelik önemli düzenlemeler. Bunun yanında basit yargılama usulüne ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin iptali söz konusu idi ve hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin. Orada da itiraz yolunda, özellikle hak arama yolunu genişleten, hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin itirazların İstinaf Mahkemesi’ne yapılmasına ilişkin, yine diğer usulü konularda düzenlemeler var” ifadelerini kullandı.
‘Milletvekillerimiz Yorucu Bir Çalışma ile Karşı Karşıya Kaldılar’
Bilgilendirmelerine devam eden Bakan Tunç; “Yine burada özellikle suç örgüleri ve terör örgütlerine ve teröre finansman sağlayan şirketler bakımında önemli bir düzenleme var, bu kanun teklifinde. O da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum tayin edilebilmesi. Terör örgütleri bakımından bu mümkün. Şimdi onun süresini uzatıyoruz. Adi örgütler bakımından, suç örgütleri bakımında da TMSF’nin suç örgütlerine finans sağlayan şirketler bakımından, mal varlığı bakımından kayyum tayin edilebilmesine yönelik önemli bir düzenlememiz var. Milletvekillerimiz yorucu bir çalışma ile karşı karşıya kaldılar. Onlara da başarılar diliyorum. Umarım Yargı Paketimiz sonuçlanır, Sayın Cumhurbaşkanımızın onayı ve Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla yürürlüğe girecektir” şeklinde konuştu.
‘Türkiye’de Seçim Güvenliğine İlişkin Hiçbir Endişe Yok’
Seçim güvenliği ile ilgili de konuşan Bakan Tunç; “Türkiye’de seçim güvenliğine ilişkin hiçbir endişe yok. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’de seçimler dünyaya örnek şekilde gerçekleşir. Gerek sandık kurulları üyeliklerinde, ilçe seçim kurulları, il seçim kurulları ve ardından Yüksek Seçim Kurulu hem partilerin gözetimi ve denetimindedir, hem de yargının gözetimi ve denetimindedir. Tarafsız ve bağımsız yargı gözetiminde gerçekleşen seçimler. Kimin nerede oy kullanacağı internet yayınlanır. Herkes sandığında oy kullanacakları görür. Seçim sonrasında bütün tutanaklar ysk.gov.tr’de yayınlanır. Yani dünyada bu kadar şeffaf bir seçim yapan belki ikinci bir ülke yoktur. Onun için Türkiye’nin seçimleri bakımından örnek seçimlerdir. Dolasıyla seçim güvenliği bakımından gerek güvenlik güçlerimizin aldığı tedbirler, yargımızın da, Yüksek Seçim Kurulumuzun da aldığı tedbirler vardır. Aylar öncesinde bu tedbirler alınmıştır. Hiçbir sorun olmadan bu sürecin gerçekleşeceğine inanıyoruz. Tabii adaylıklara yönelik itirazlar söz konusu. Bu itirazlar ilgili İlçe Seçim Kurullarının vermiş olduğu kararlar, İl Seçim Kurulları tarafından denetlenir. Orada da bir hata varsa, Yüksek Seçim Kurullarına gider. Yüksek Seçim Kurulu’nun da vereceği kararda kesin olur ve bu şekilde hak kayıplarına neden olmadan süreç devam eder” dedi.