800 yıldır yanan ocaklar, teknolojiye yenildi
800 yıldır atadan toruna geçerek yakılan nalbant ocakları, teknolojinin gelişmesiyle yok olmaya yüz tuttu. İlkokula giderken dedesinden ve babasından öğrendiği mesleği şimdiye kadar yaşatan Hasan Danacı, nal ve mıhlara rağbetin düşmesi üzerine yanan ocağını da kapatma noktasına geldi. Sipariş üzerine nal ve mıhlar yapan Danacı, ömrünün yettiği yere kadar dedesinden ve babasından teslim aldığı ocağı...
800 yıldır atadan toruna geçerek yakılan nalbant ocakları, teknolojinin gelişmesiyle yok olmaya yüz tuttu. İlkokula giderken dedesinden ve babasından öğrendiği mesleği şimdiye kadar yaşatan Hasan Danacı, nal ve mıhlara rağbetin düşmesi üzerine yanan ocağını da kapatma noktasına geldi. Sipariş üzerine nal ve mıhlar yapan Danacı, ömrünün yettiği yere kadar dedesinden ve babasından teslim aldığı ocağı yakmaya devam edeceğini kaydetti. “NAL VE MIHLARA ARTIK REKABET YOK, TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜK” Ortaköy'de ikamet eden nalbant ustası Hasan Danacı; “Burada hayvanların ayaklarına nal ve mıh yapıyoruz. Bizim bu ata mesleği, babadan oğula geçiyor. İlkokuldan beri biz nalbantlık mesleğini yapıyoruz. Şimdiye kadar yapıyorduk fakat son birkaç yıldır satışlar iyice düştüğünden dolayı şu anda sipariş üzerine yapmaya başladık. Nal ve mıhlara artık rekabet yok, teknolojiye yenik düştük. At, eşek, katır gibi hayvanlar bitti. Bu hayvanları kullanan olmadığından köylerde artık traktörde çıktı, artık kullanan o yüzden yok” dedi. “YAŞATABİLDİĞİM KADARIYLA YAŞATMAYA ÇALIŞACAĞIM” Dedesinden ve babasından nalbantlık mesleğini öğrendiğini anlatan Danacı; “Ben, dedem ve babamdan öğrendim bu mesleği. Artık benim oğlumda yapar mı yapmaz mı bilemiyorum. Artık bu meslek öldüğü için köylerde artık genç nesilde kalmadı. Artık ben, yaşatabildiğim kadarıyla yaşatmaya çalışacağım. Sipariş olursa sipariş üzerine yapıyoruz. At mıhı, eşek mıhı, öküz mıhı. Ben, buradan yaptıklarımı Kastamonu'ya toptancıya gönderiyorum, oradan da başka illere satışı yapılıyor” diye konuştu. “KURTULUŞ SAVAŞI'NDA NAL VE MIHLAR BURADAN GÖNDERİLİYORDU” Kurtuluş Savaşı'nda atların ayaklarına nal ve mıhların Kastamonu'daki ocaklarda yapılarak cepheye gönderildiğini söyleyen Danacı; “Bu nal ve mıhları 8'lik demir çubuklardan yapıyoruz. Ocakta ısıtıp çekiç ile döverek kullanıma hazır hale getiriyoruz. İnşaattan çıkan atık demirleri değerlendiriyoruz burada. Dedelerimiz anlatırdı, Kurtuluş Savaşı'nda atların ayaklarına nal ve mıhları buradan gönderiyorlarmış. Cepheye nal ve mıhlar bu ocaklarda yapıldıktan sonra gidiyormuş” şeklinde konuştu. “KURTULUŞ SAVAŞI'NDA KÖYLERİMİZ NAL VE MIH YAPMIŞLARDIR” Ortaköy, Omcular, Yarışlar, Dağyolu, Nalcıkuyacağı ve Kırışoğlu köylerinde nalbantlık mesleğinin yaygın olduğunu belirten Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici ise, "Buralar Amasya'daki Yıldırım Beyazıd Vakfına aittir. Bu köyler nal, mıh, kılıç, özengi, atın koşun takımlarını yapmakla ilk önce görevlendirilmişlerdir. İhsangazi ilçesine bağlı Sipahi köyü vardır. Burada yapılan malzemeler aslında nal, mıh, özengi, kılıç yapılarak Sipahi Ocaklarına verilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nda da Sipahi Ocaklarına bu köylerimiz nal ve mıh yapmışlardır. Ama son yüzyılın çeyreğine geldiğimizde atın yerini traktörün alması, eşeğin yerini taksinin almasıyla, bu meslek, bu zanaat bitme noktasına gelmiştir. Son iki temsilcisi kalmıştır. Birisi Hasan Danacı, diğeri de Omcular köyünden Mehmet Akkuş'tur. Bu ailece yapılan bir zanaattır. Önce erkekler bu nal veya mıhı ham olarak yaparlar, kadınlar da döver" ifadelerini kullanıldı. “NALBANTLIK MESLEĞİNİN 5 BİN YILLIK BİR TARİHİ VARDIR” Nal ve mıhın, Ergenekon efsanesinden çıktığını söyleyen Gezici; “Körüğün bulunması, demirin işletilmesi, nal ve mıh sanatının yapılması, atın evcilleştirilmesiyle Türklerde de başlamıştır. 5 bin yıllık bir tarihi vardır. Anadolu'nun fethiyle devam eden bu bölgede nal ve mıh yapılmaya halen devam ediyor. Ama son temsilcileri artık. Bu sanat da bitmek üzere. Ziraat fakültesinin tarımsal mekanizasyon bölümlerinde bu mesleklerin yüksek lisans tezi olarak verilmesi gerekiyor. Bunlar devletin arşivlerinde bulunmalıdır. Yoksa kaybolup giden bir sanat haline gelecektir” ifadelerine yer verdi. “BU OCAKLAR, YAKLAŞIK 800-850 YILDIR YANIYOR” Kastamonu'daki ocakların yaklaşık 800-850 yıldır yandığını ifade eden Gezici; “Miladi 1200 yıllardan beri bu ocaklar yanmaktadır. Daha öncesinden Külliye Hadid köyünden gelen demirler burada işletilmekteydi. Karamukmolla köyünden çıkan demirler burada işletilmekteydi. Bu ocakların yaklaşık 800-850 yıllık bir geçmişleri vardır. Bu köylerimizde bulunan ocaklarda her çeşit ürün yapılmaktadır. Usta önce kendi malzemesini yapar; örsünü, çekicini, sacını, kalıbını, kalıplamasını, daha sonra mıh ve nal yapmaya başlar. Kep kep yapmaya başlar, kep kep ise ayakkabı çivisidir. 15. yüzyılda Kastamonu'dan İstanbul'a giden kep kepler daha çok rağbet görüyordu fakat son dönemlerde artık alıcı bulmuyor. Sipariş üzerine çalışıyor şu anda kalan son iki usta” dedi. “ÇOCUK 10-11 YAŞLARINA ULAŞTIĞINDA MESLEĞİ ÖĞRENMEYE BAŞLARDI” Kastamonu bölgesinde nalbantlık mesleğinin babadan oğula geçen bir meslek olduğunu söyleyen Araştırmacı-Yazar Gezici, “Çocuk 10-11 yaşlarına ulaştığında mesleği öğrenmeye başlar, 15-16 yaşlarına geldiğinde güzel bir usta olur. Askerde Osmanlı döneminde bu ustalar Sipahi Ocaklarında çalışmışlardır. Sipahi Ocaklarına nal ve mıh yapmışlardır. Kurtuluş Savaşı'nda bu köylerimizde yapılan nal ve mıhlar cepheye taşınmıştır. Daha öncelerinde de kılıç yapılırmış bu ocaklarda. Yatağan kılıçlarının yeri burasıdır” şeklinde konuştu. (iha)